Bir incelik sarmıştı zaman kelimelerime. Daha kırılgandı onlar da, hisler de. İçimdeki sesler yükseldikçe detone oluyor, alçaldıkça yerlerine sığmıyordu. Bir eksiklikler dükkânı açmak isteği geliyordu içimden. Egosu fazla olandan, kendisine olan saygısını yitirmişe vermek isterdim ben. Ya da fazla sevilmeye gelemeyen insanlardan, sevgisizliğe mahkûm edilmiş gibi yaşayanlara... Dükkâna girerken nankörlük maskesini çıkarana kelimenin şükür hali hediye edilsin, burada gülümsemeyen dokuz köyden kovulsun isterdim.
İsterdim ki bana ceplerindeki yarım kalmış gülümsemelerini gösterene, empati kelimelerinden ziyade derman sunabileyim. Tamamlanamamışlıklarının kestiği ellerine merhem olabileyim. Sorumluları bulup hesap sorabileyim. Çürümeyen şey duygular mı yoksa buzluğa dönmüş olan şey kalp mi, cevap verebileyim. Neyse ki imkânsızlık söylemlerine nispeten bilebildiğim bir şey var. Kalpleri sahibinden iyi bilen O’nun ruhundan üflendi bize. Tamamlanmak kaçınılmaz son, tamamlayıcı her şeye kadir. Ve biz, ne az şükrediyoruz!
Bu yazıya 4 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre