Bir yıl daha geçti ve bizler yine bir Ramazan ayına kavuşmuş olduk çok şükür. Ramazan’ın coşkusu, heyecanı daha gelmeden sardı ruhumuzu. Her ne kadar uzun günlere denk geldiğinden dolayı biraz ürkek halimiz olmuş olsa da gördük ki Mevla’m kolayını da, sabrını da veriyor bizlere. İnanç ve istek olduktan sonra bu uzun günlerde bile kolayca tutuluyor Ramazan oruçları.
Biz insanoğlu yine de şikâyetten geri duramıyoruz maalesef. Tuttuğumuz orucun manevi hazzına yakışmayan söylemlerle orucumuzu mahcup ediyoruz. Oysa sağlığı yerinde olan her insanın kendini bu ibadete verdiği takdirde hiçbir sorun yaşamayacağını düşünüyorum. Ee biraz da açlık ve susuzluk olacak tabii. Yoksa biz neyin kıymetini bilip, ne için şükredeceğiz. Her şeyin bir sebebi var, yapılan her ibadetin amacı. Ama çok söylenirsek bir kıymeti kalmayacaktır şüphesiz. Sonuçta zorla değil, istekle yapılan, şevkle yapılan ibadetler makbuldür.
Ramazan ayı gerçekten de çok farklı. Ambiyansı, ortamı, huzuru, ibadeti, iftar ve sahur sofraları ile diğer 11 aydan farklı bir yerde gönlümüzde. Verilen iftarlarla sosyalleşmek, yediğin ekmeği paylaşarak huzur bulmak herhalde keyifleri en güzelidir. İftar sonrası karnının da doymuş olması ile yaşanan muhabbetler uzun süre aklımızdan çıkmaz. Bu özel ayın bir diğer özelliği de insani duyguların yeniden depreşmesidir. Yardım etmek için sıvanan kollar, yardıma aile bütçesinden ayrılan paralar, ihtiyaç sahibi bir aileyi mutlu edebilecek olmanın manevi mutluluğunu yerleştirir ruhumuza. Bazılarımız daha çok yaşar bu mutluluğu, bazılarımız da kısıtlı imkânlarıyla bunu yapmaya çalışır. Önemli olan aslında artandan değil de var olandan paylaşmaktır. Eğer bu düşünce Ruhi yetinize hâkimse azınız çok olur, çoklarınız var olur inanın.
Dinimiz de yardımlaşmaya çok önem vermiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de kendi yaşamında yardım severliği ile bize sünnet olacak davranış örnekleri bırakmıştır. Hatta bir hadisinde şöyle demiştir; ‘Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu Kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir Müslümanı örterse, Allah da onu kıyamet günü örter.’ Evet, bu hadiste nakledildiği gibi yardımlaşmayı hayatımızın önemli bir yerine koymalıyız. Koymalıyız ki topluma örnek davranışlar sergileyebilelim, bu konudaki farkındalığı arttırabilelim.
Yardımlaşmak denince sadece maddi anlamda olan yardımlaşmayı göz önünde bulundurmak, yardımlaşmanın anlamı bakımından haksızlık yapılmasına sebep olacaktır. Bizler Müslüman kardeşlerimizle her anlamda yardımlaşmalı (maddi-manevi), birbirimize destek olmalıyız. Cenab-Hakk diyorki; ‘İyilikte ve kötülükten sakınmak için birbirinizle yardımlaşın, düşmanlıkta ve günah olabilecek davranışlarda ise yardımlaşmayın.’ Bu cümle özetliyor aslında yardımlaşmanın faziletini ve kapsamını. Bu sebeple, bizler bu güzel Ramazan ayında gücümüz yetmiyorsa manevi olarak, gücümüz yetiyorsa da hem maddi hem de manevi olarak yardımda bulunalım. Bir gülümsemenin bile sadaka sayıldığı yüce dinimizde, yapılabilecekleri varın siz düşünün.
Ne kadar çok kişiye ulaşırsak mutlu olacak olan insan sayısı da çok olacaktır. Eşimiz, dostumuz, komşularımız ve arkadaşlarımıza yardımda bulunabileceğimiz gibi, başka ülkelerdeki yardıma muhtaç olan insanları da unutmamamız gerekir. Çünkü yardım-yardımlaşmak evrensel olduğu zaman daha da çok amacına ulaşacaktır.
Bu özel günlerin değerini, kıymetini bilelim. Tekrar bu günlere gelemeyebiliriz. O yüzden bu Ramazan’ı hakkıyla yaşamaya gayret edelim. Ardından gelecek olan bayramı da huzurlu geçirmek için yardımlarımızı ihmal etmeyelim. Unutmayalım; Ramazan Ayı, Yardımlaşma Ayı'dır..
Sevgilerle..
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre