‘’Kim kendisini başka bir topluluğa benzetirse o da onlardandır.’’ der Resulullah (sav).
Önceki yazılarımda yaygın olarak "Benliğimizi kaybediyoruz, yozlaşıyoruz." gibi kelimeler kullanmışken bunun asıl sebebi olan batıcılığa değinmekte yarar vardır diye düşündüm. Zira batıcılık denen illet ülkemize musallat olmadan önce yaşananlar ile sonrasında gözlenenler arasındaki fark neredeyse dağlar kadardır.
Batıcılık akımından önce kültürel olarak daha safkan olan Türk toplumu Osmanlılı yıllarda baş gösteren batıcılık akımı neticesinde kültürel yozlaşmaya maruz kalmış ve değer abidelerini birer birer kaybetmiştir. Zehirli bir sarmaşık gibi ruhları saran Batı hayranlığı toplumu koca bir hiçliğe doğru sürüklemektedir. Yakın tarihe baktığımızda tabiri caizse karanlık çağı yaşayan Avrupa'nın doğu medeniyetlerinden aldıkları unsurlarla kendini tamamlamış ve bir medeniyet modeli ortaya koymuştur. Meseleye Türk milleti olarak bakarsak bizden, doğu'dan ve İslam toplumundan alınan unsurlarla karanlık çağdan çıkan bi topluma hayranlık duymak, kendimize rol model seçip ona uyarlanmak tabiri caizse som altın bi cismin altın suyuyla renklendirilmiş bakır bi nesneye hayranlık duymasıyla eş değerdedir.
Müzik, mimari, matematik, geometri ve diğer bir çok alanda Avrupa hala kilise baskısı gibi nedenlerden dolayı karanlık çağı yaşarken biz çoktan en üst seviyelere ulaşmış bulunmaktaydık. Müslüman bilim adamlarının kitaplarının hala çoğu batılı üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmakta olduğuna hepiniz aşinasınız. Peki biz bu derecede muassır bi medeniyetken neden batı hayranlığına kapıldık?
Batı hayranı sözde aydın ve düşünürler batıya endeksli bir toplum modeli oluştururken, Türk toplumunun temelini oluşturan ana kirişlerin ne derece sarsılacağını hesaba katamayıp toplumu hiçliğe sürüklemişlerdir. Birçok alanda benliğimizi yitirmiş, bizi biz yapan değerlerden uzak kalmış durumdayız. Buna en net delillerden biri bir papazın cemaatine yaptığı şu nasihattir;
"Kızlarınızı uyarın, boyunlarına haç taksınlar, farklı olsunlar!
Farklı olsunlardan kasıt,
Hristiyan oldukları belli olsun, Müslümanlara benzemesinler.
Çünkü Müslüman kızlar artık bize çok benziyor..."
Batılılaşma adı altında o derece yozlaştık ki onlar gibi giyinip, onlar gibi yemeye ve onlar gibi yaşamaya başladık. İslami değerler ve Türk milletinin değer yargılarıyla hiç örtüşmeyen batı tarzına bu kadar yaklaşmamız bizi büyük bir asimilasyonun eşiğine getirmiş, Türk kültürü yok olma noktasına demir atmıştır.
Batı hayranlığının oluşturduğu en büyük Tahribat Harf inkılabı ile olmuş tarihini ve kültürünü okuyamayan nesiller ortaya çıkmıştır. Geçmişini okuyamayan bir nesilden sağlıklı bir gelecek oluşturmasını beklemek bir balığın ağaca tırmanmasını beklemek kadar hayalperest bir yaklaşımdır. Ve yine Tarihini ve kültürünü okuyamadığı için unutan bi kuşağın oluşturduğu geleceğe ümitle bakmak delik sandalla açılmak gibi bir çılgınlıktan ibarettir. Konuştuğumuz dili okuyamıyorduk, mecburen okuduğumuz dili konuştuk ve inandığımız gibi yaşayamadığımız için de yaşadığımız gibi inanmaya başladık. Bu da bizi ecdadından, tarihinden ve kültüründen kopuk tamamen melez bir toplum yolunda sürüklemeye başladı.
Peki batı hayranlığı ile Çanakkale, Sarıkamış gibi destansı bir ruh oluşturulabilir mi?
Türk, Osmanlı ve İslam kültürünün harmanıyla oluşan o destansı ruh batı hayranlığının yol açtığı yozlaşma ve asimilasyon sonucu kendini kaybetmiş ve bu milleti bütün halinde tutan unsurlar yok olmuştur. Bu aziz vatanın bütünlüğünü bozmaya yönelik hamlelere karşı sergilenecek destansı ruhun kaybolması ne derecede tehlikeli bi noktada olduğumuzun en büyük göstergesidir.
Ey müslüman genç! Kurtul şu batı hayranlığından. Kurtul ki seni sen yapan kültürünü, örfünü, adetini koru. Asimilasyona, yozlaşmaya ve yok olmaya karşı dur!
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre