Bir eylül sabahında gelen ilkbaharımı, mart ayında gelen sonbaharla değiştirdim. İçimden seni boşaltmaya çalışırken, neden bu kadar doluydum anlam veremedim? Tamamen kaplamış olduğun kalbim miydi beni böyle sıkan, nefessiz bırakan? Oysa en güzel yeriydi kalbimin sana ayrılmış olan kısmı...
Ne zaman büyüdün içimde? Ne zaman kapladın kalbimi böyle? Nasıl da anlayamadım tüm dünyamı sardığını zehirli bir sarmaşık gibi. Kalbimden uğurlarken seni gözlerimden akan yağmurlarımla suladım yollarını... Öyle ya; bize öyle öğretmişlerdi, gidenin ardından su sökerdik bir sürahi...
Sen bu kadar gitmeye meraklıyken, peki neden bardaktan boşanırcasına yağıyordu gözlerimden yağmurlar? Bu şehir şimdi ağlarken mart akşamında, yağmurlarım eşlik mi ediyordu gökyüzüne? Ve şimdi ben bütün bu sorularımla başbaşa, sensiz, anlamsız, yalnız, ve sanki aşksız, sevgisiz kalbimin enkazını toplamakla meşgul bir avare...
Bu yazıya 1 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre