Yastayız

Savaş, yakıtı masumların bedeni olan bir motordur ve tek masumun bile nâhak yere öldüğü yerde bütün Evren ölmüş demektir.  

Nazan BEKİROĞLU

Bir çocuğun yüreğine konan kuş, kanatlanmak için hazır ve nâzırken gökyüzü âh ve dualarla kaplıydı. "Dua da âh'tan başka bir şey değildi zaten." (1) Bugün de yağmur yağacaktı ve gönlü dolu herkes yağmur edebiyatı yapacaktı. Romantizm alıp başını gidecekti belki de, yağmur damlalarını taşıyan meleklerin binde biri kadar insan, şemsiye kullanmamak için yemin edecekti yine. Mesele bu değildi aslında. "Mesele, ölüme varıncaya kadar yaşamın söyleyeceklerini dinlemek, ötesi bir kaç melek..." (2)

Öyle bir gündü işte. Şu hüzünbaz dünyada her sabah umuda 'günaydın' demek farz olmuştu bize. Hüznüm of'lara değil de âh'lara bürünür. Hâl dilimin söyledikleri, sağanak sağanak merhametini yağdırana hâ şükür, hâ teşekkür. Dalgalar kıyıya vursa ne çıkar? Denizin mavisi bize kâfi."Şair hiç affeder mi, içinde titremeye hazır bir volkan çağlarken şiiri." (3) Biz ki; içimizdeki çocuğu büyüdükçe biraz daha öldüren nesil... "Hata yapmamak için dönüp geriye bakmak gerektiğinin farkında değildik." (4) Zirâ, önümüzdeki maçlara bakmak marifet değil. En parlak yıldızın bile kaderiyse batmak, keşke batıp gidenleri sevmeseydik.

Öyleyse gece bize dost şu zamanda. Keşke şimdi her yer zifîri karanlık olsa, daha kolay olurdu yüzümüzü saklamak ve kimse gözlerimizden okuyamazdı kıyıya vursa da bedeni, ayakkabılarına sahip çıkan çocuğun utancını. Riyâ tohumları saçmazdı etrafa, başımızı iki elimizin arasına alıp yüreği pır pır edene ağlamak... Şimdi ellerimiz buna sebep olanların yakasında. Söyleyin, iki yakanız bir araya gelir mi daha? Bir daha güneş doğsa ne çıkar, bakışlar yerde. Burnu dahi kanamayan yavrucağın kan kırmızısı üstünde...

Eminim o da kayıp gitmek istememiştir babasının şefkat dolu kollarından ve eminim o eller kaç gece çocukları aç kalmasın diye ekmek getirmiştir -varsa- eve. Dünyadaki en güzel eller, babasının nasır tutmuş elleridir, bir daha tutamayacak olsa bile. Va esefa! Bu yol, yüreğinden uçup giden kuşu uzaktan seyredenlerin yolu... Değil mi ki gökyüzü yıldızlarla, yeryüzü sûretlerle dolu.



(1); Nazan BEKİROĞLU, Mimoza Sürgünü, Timaş Yayınları, İstanbul 2013, s.80

(2); Sevda KIDEYŞ, Kahve Kokusu, Lore Kitap, İstanbul 2014, s.67

(3); Sevda KIDEYŞ, age, s.141

(4); Nazan BEKİROĞLU, age, s.156