Gözlerimi kapatıyorum ve gördüğüm tek şey bir kaç parça karanlık ... Bir kaç parça karanlık neydi peki? Bir kaç parça kırık kalp, bir kaç parça göz yaşı, birazda hüzünmüydü? Karanlık tabiri bu kadar hafifmiydi? Karanlığımıza aydınlık olmayacak, ucu gozükmeyen karanlığa bizleri atacak seçimler yordu bu hafif bünyemizi. Geçmeyecek şeyleri gördükçe bakıyorum ileriye doğru üzüldügüm şeyleri geçmişimde buluyorum. Üzüldüğüm şeyler geliyor aklıma bir neyse daha kopuveriyor gönlümden. Bosvermişliğe bırakıyorum boşveremediklerimi. Güvenmemeyi öğretti hayat bize. Sırtımızın keyfine düşkün olmamamız gerektiğini sırtımızı yasladıklarımızın sırtımızdan bıçaklamalarıyla gösterdi.Şansız oldugumuzu şansı hiç yaşamamakla gösterdi. Hayat bize gormek istemedigimiz çok şey gösterdi.Ufacık iki zeytinden bakan şu gözlerimize zeytin tarlasi icindekileri gösterdi. Mutlulukların daima son bulduğunu gösterdi. Hayat bize 32 dişiyle gülmedi hiç tebessümümüzden de fazlasıyla çaldi. Bir gün güldürdü güldürdügünün fazlasını aldı, parçaladi...
Boylesine yalan ve sahteliklerle dolu hayatta neyimize güvenerek sevmeyi öğrendik o da bir garip çelişki. Bir satıra cümle olmayacak insanlara roman olduk. Bir istediler bin verdik. Ellerini uzatmayanlara kolumuzu kaptırdık. Yarım geldiğimiz hayata eksik devam ediyoruz. Yarımdır zaten her insan tamamlanmak ister, daha da bölünmeden. Kıymetli sandığımız insanlar "5 kuruş etmezmiş" demek için mi veririz hayatımızı? Sizce de 5 kuruşa bir hayat fazla değil mi? Çok değer veririz, sevdiğimiz kadar kırılırız. Kırıldığımız yerden sevemez oluruz bir daha. Eksik kalırız tamamlanmak isterken oysa. Bekleriz gelmeyecek birini gülerek gidenlere gözyaşı dökeriz. Bir gün arkamıza baktığımızda dediğimiz tek şey ne çok kaybetmişiz olur. Ruhumuzu tanımadan ruh ikizi arıyoruz, kaybettikçe şansı zorluyoruz .
Acının ve öfkenin ne yeri vardır ne zamanı. Bir deniz kıyısıda mendil olur size bir dağın başındaki ateşte. Her ateş sönerde insan içindeki ateş sönmez. Kalbinize yaşattıklarınızın suçlusu sizsiniz. Affedişiniz, alttan alışınız, hep sevişiniz hiç gitmeyişiniz. Anlamsız anlamsız yürüyoruz bazen şu hayatta sağımız solumuz sahte insanlar, sahte hayaller sahte sevgiler, sahte gülücükler. Gerçek olan tek şey içinizdeki sevgi, içinizdeki sevginin acısı. Hep aynı yerimizden aynı hayal kırıklığıyla vuruluyoruz. Gidiyoruz yada uğurluyoruz. Ardından sadece bir hoşçakal diyoruz. Peki "hoşçakal" demek için mi seviyoruz birini? Hoşça kalmayacağını bile bile...
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre