İnceden Bir Sitem

     Her gelen geleceğine sattı, on binlerce geleceği. Atılan her adımda, bir riyakarlıktır ki anlamsızca gülüyordu esmer tenli cennet çocuklarına. Ve büyüdüğünde henüz dokuz yaşındaydı Anadolu'nun oğlu.

     Her gelen gideni aratır ya; her gelen aldattı, her giden ağlattı. ''Onlar'' bakice yaşar sanırken, her gün biraz daha kanadı ÜLKEM. Çünkü; umudumuzdan kelepçeleniyorduk. Çünkü; her annenin yüreğinde çığlığını yırtarcasına bağırmaya kurulu bir sancı yatıyordu. Çünkü; her baba uzaklardan bir haber bekliyordu, ağlamaklı gözleriyle yollara baka baka.

     Biz biraz daha acıya dem tutuyorduk, yüzsüzlerin yüzü gülerken. Biz biraz daha geriye gidiyorduk, kravatlı caniler ileriye koşarken. Sussak plancı, konuşsak isyancı olduk. Hep vurulduk, kırıldık yüreğimizin en pak yerinden.Hep kilitlendi kelimeler gırtlağımızın anadilinde. Gelişen ışık sistemine rağmen günden güne kararıyordu FATİH'in  ana vatanı. Doğan güneş ışık saçmıyordu, siyah bir perdeyle kapatıyordu iki nehrin (Dicle-Fırat) karasını. Kötü bir senaryoydu yazılan, kirletiliyordu yarını ''KIZIL TOPRAKLI VATAN''. Düne gebe bırakılıyordu... Enlem ve boylamlarına göre ayrılmıştı, ayrıştırılmıştı binlerce kahramanın tek vucut olup kazandığı topraklar. Matematiksel işlemlerle bölünüp, çıkartılı-yorduk. Kalanımız acı oldu, sitem oldu, yara oldu kan-yaşı oldu... 

      Ve sonuç hep aynıydı. 

       ACI...