Kalabalıklar içinde yalnızlığımı yaşarken boğulurcasına kaldığım o yerden bugün koşar adımlarla uzaklaştım. Uzaklaşmanın iyi geleceğini, kafamı dağıtacağını düşündüm. Sıradan bir otobüs yolculuğuyla yeni bir kalabalıklar dünyasına girdim. Burada herkes kendi derdindeydi, herkesin ayrı bir hayatı vardı ve onu yaşamak için onlar da mekan değiştirme gereği duymuşlardı. Sahiden insan uzaklaşabilir miydi, kaçabilir miydi gerçeklerden? Yoksa dünyanın öbür ucuna da gitse kabullenemediği bu gerçekler hep peşinden mi gelecekti?
Tarif edemediğim, sebebini açıklayamadığım bir hüzün yaşıyor kalbim, ruhum. Kaçtıkça, başka işlerle uğraştıkça saklambaç oynayan bir çocuk misali gibi yine gelip buluyor beni. Ölüm müydü bunları bana yaşatan, yoksa ben mi anlayamamıştım ölümün ömür boyu özlemek demek olduğunu... İnsan sevdiğini kaybedince hep kırgın mı olurdu, hep eksik mi kalırdı, gidenin boşluğu hiç dolmaz mıydı? Yaşadıkça yeni yeni farkına varıyordum ölümün özlemek olduğunun. Her yeni doğan günde yeni olaylar yaşıyordum. Belki de hayatımın en önemli günlerini, en güzel mutluluklarını yaşayacaktım. Bunlar olurken hep bir yanım eksik kalacaktı. Ne de olsa ben artık kanadının biri kırık, yaralı bir kuştum. Uçarken hep canım yanacaktı. Sayfalar, satırlar, kelimeler yetmiyordu yaşadığım duyguları dile getirmeye. Sahiden teslimiyet büyük lükstü. Ne de olsa yalnız gelmişti insan bu dünyaya ve yalnız gidecekti...
Nur Şehadet
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre