Yine saklanıyordu gölgeler, hüzünlü bir akşamın ufkunda. Kızıl grupta batan güneş ve o güneşin oluşturduğu denizde bir yansıma; ''CANAN''
Güneşin kızıl gruba kendisini bırakmaya çalışırken, kızıllığının yansıması denize vuruyordu. Ağlıyordu deniz, Canan'ın bu haline. Vuruyordu Canan'ımın denizindeki dalgaların köpükleri kıyıya. Ağlıyordu taş duvarlar, kıyıya vuran dalgaların sesleri yüzünden. Kendisini batan güneşe teslim eden Canan, aldı başını başka diyarlara gitti. Gerçek yaşantısında bıraktığı tek iz ise, denize vuran yansımasında ortalığa haykırmaya çalıştığı inleyen nağme sesleriydi.
Canan,kendinden geçmiş, temiz yürekli, yaşamayı daha önce seven bir kızdı. Fakat onun en mutlu günü aslında bugün olacaktı ama olmadı. Çünkü bugün kendisinin 'Batuhan' ile evlendiği gündü.Batuhan'da yoktu onun için. Batuhan, saçları sarı, çekik gözleri ela, ince burunlu, kısa boylu, gözlüklü bir delikanlıydı.
Canan, Batuhan'la tanıştığı günün ve koskoca evliliğin ikinci yılının hatıralarını yırtık bir cüzdandan çıkarıp, hatırlarcasına içi içini yiyordu. Durmadan için için ağlıyordu Batıhan için.
Batuhan, onun için tefecilerden evlenmeden önce büyük miktarda para almıştı. Evliliğin ikinci yılına yaklaşmadan borcunu tefecilere ödeyemeyen Batuhan, bir gece ansızın ne görsün! Beyoğlu'nun arka sokaklarından birinde önünü üç kişi kessin mi? İkisinin elinde bıçak, diğer pala bıyıklı, uzun boylu kişinin elinde ise silah! İşte oracıkta, işte oracıkta Batuhan'ın canını almışlardı. Altı el silah sıkıldı ve yirmi sekiz yerinden bıçaklanmıştı. Canan'ın can evinden vurulan, hasret baharı kokan gözlerindeki mazide. Ve Canan, yırtık bir montun son kalan düğmesinin kopması gibi kendini artık aşkından deli gibi köpüren denizin serin gönül sularına çoktan bırakmıştı.
Etrafa toplanan kişiler ise sadece bakabildiler onun bu içindeki isyan çırpınışlarını. Çünkü Canan kendini Boğaz köprüsünden aşağıya atmıştı. Cankurtaranlar yetişene kadar Canan,Batuhan'ın ruhuyla yeşerecekti kara topraklarda. Çünkü Batuhan için ömrünü vermişti. Artık onların ömrünün son demini kara topraklar emmektedir.
Canan'ın ölümü üzerine yapılan otopsi sonunda, çantasında olay yeri inceleme ekibi sözü olan şu notu görmüştü:
Mezar taşıma 'Goethe'nin' şu ünlü sözünü kesinlikle yazın! :
''Bizim en mutlu olduğumuz anlar, Tanrı'nın bizi sevimli bir deliliğin içine sürüklediği anlardır.''
Artık Canan ve Batuhan için Tanrı'nın sunduğu tek güzel delilik ,
onları kara topraklarda birleştirmesiydi.
Tanrı'nın Sunduğu Delilik
YASAL UYARI
Tanrı'nın Sunduğu Delilik başlıklı yazı Mehmet Baş tarafından 21 Kasım 2015 Cumartesi, 03:43 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre