İnsanlar aşkını anlatırken yaşadıklarını anlatırken yaşadıklarından ziyade hayallerini de katıp anlatmaktadır ve bu yüzden aşklar efsanedir ve dilden dile anlatıla gelmektedir.
Dinleyenler yaşanılan aşklardan ziyade dinleyenler her anında kendini yoklar ve anını yaşar destansı aşklarda.
Eski aşklarla yeni aşklar arasında yaşanan onca farkındalık kimine göre parasal boyutlarda kimine göre en sade doğal boyutlardaydı aslında…
Hangi İnsan sevebilir ki sonsuza dek yâda sevdiğinin gözlerinde sensizliği görmek. Aşk dediğin şey insanların ruhuna değil de cebine bakıyorsa ve yanında olduğunda bile aklına gelmiyorsa ve seni bana soranlara seni anlatamamanın acısı düşüyorsa yüreğime seni düşünürken doğan güneşin aydınlatması gerekirken bana karanlık veriyorsa güneşin ardından yağan yağmurda burnuna toprak kokusu gelmiyorsa ya çıkan gökkuşağı 7 renk değil de kara bir renk olarak çıkıyorsa hoş geldin vefasız aşk…
En büyük erdem insanın kendini bilmesidir…
Günlük aşkların yaşandığı dönemdeyiz. Uzun soluklu yâda dillere destan asklara hasret gece bir yerde gündüz başka yerde uyanan bir nesil Cebinde hesabını bilmediği hatta aylık harcamasını dahi kontrol etme gereği duymadan yaşamlarını sadece falanca şunu almış filanca burada görünmüş nidalarının yükseldiği birinci sınıf yaşamların aşkı…
Birde madalyonun diğer yüzü vardır şu âlemde; belki de hayatındaki en pahalı şeyin elinde kullandığı telefon olan ya da x bir firmanın değerinden fazla verilen çakma modelli ayakkabısı, çantasına sahip olan kimseler beklide aşkı en doğal haliyle yaşayan bu insanlarla dolu bir evren.
Aşk için hiçbir şeye ve hiçbir maddiyata gerek yoktur aslında hayatında onun var olduğunu bilmek beklide en büyük servetidir.
Ne zaman adam oluruz?
“Aşkların hissedildiği gibi yaşanırsa ancak o zaman efsane olacağını anladığımız zaman…”
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre