Bulanık

Silkelenmesi zor toz zerreleri yapıştı tenime.

Paslıyım depremlerden artan demirler kadar.

Az düşünüyor olmaktan gereksiz buluyorum kendimi…

Çözümlerden uzak oluşum bana kâf dağı masallarını andırıyor,

Evvel zaman içinde diye başlayan uyku cümlelerinde kaldım!

Bir bataklık ki ayağım dolanmış,

Bataklık ayağımda batmakta…

Ümitsizlikleri çekiyorum bu belalı adımlarla!

Halatlar bağlı düşüncelerim,

Dört bir yandan bağlı birer kısrağa

Çekseler dört parça!

Durulmayan bir su benim bu aklım, kalbim, ruhum!

Herkesin elinde bir çubuk

Karıştırmakta

Sığ olmayan bu birikintiyi

Yıllanmış deniz kabuğunun inci dökmediğini düşün

Hah işte o benim!

Faydasız…

Ah! Beklentilerimiz kadar olamayışımız!

Kendimizi keşfedilmemiş antik şehirler gibi sanışımız…

Topal sanrı’larımız…

Hâsılı,

Tartıda küsuratlı gelip de “Helal olsun” denilip verilen fazlalığız biz!

Poşet torbalarından dolap bölmelerine yaşadığımız bir hayat var ki sorma!

Tat vermiyor ya, ne içimiz ne dışımız,

Ondan bütün bunlar!

Ondan bütün bu ruhsuz yaşayışlar!

Olgunlaşmadan düştük ya dibimize,

Sabırsızlığımızdan çatladıkta tatlılığımız aktı küçük yarıklar arasından toprağa…

Saman tadı kaldı kabuğumuz içinde bir tek!

Maddemiz var diye bu yaşayışlar,

Yoksa

Gerçekte var olduğumuzdan değil!

Bir yaşayış ki yaşadığımız,

Yaşandığından pişman…