Silkelenmesi zor toz zerreleri yapıştı tenime.
Paslıyım depremlerden artan demirler kadar.
Az düşünüyor olmaktan gereksiz buluyorum kendimi…
Çözümlerden uzak oluşum bana kâf dağı masallarını andırıyor,
Evvel zaman içinde diye başlayan uyku cümlelerinde kaldım!
Bir bataklık ki ayağım dolanmış,
Bataklık ayağımda batmakta…
Ümitsizlikleri çekiyorum bu belalı adımlarla!
Halatlar bağlı düşüncelerim,
Dört bir yandan bağlı birer kısrağa
Çekseler dört parça!
Durulmayan bir su benim bu aklım, kalbim, ruhum!
Herkesin elinde bir çubuk
Karıştırmakta
Sığ olmayan bu birikintiyi
…
Yıllanmış deniz kabuğunun inci dökmediğini düşün
Hah işte o benim!
Faydasız…
Ah! Beklentilerimiz kadar olamayışımız!
Kendimizi keşfedilmemiş antik şehirler gibi sanışımız…
Topal sanrı’larımız…
…
Hâsılı,
Tartıda küsuratlı gelip de “Helal olsun” denilip verilen fazlalığız biz!
Poşet torbalarından dolap bölmelerine yaşadığımız bir hayat var ki sorma!
Tat vermiyor ya, ne içimiz ne dışımız,
Ondan bütün bunlar!
Ondan bütün bu ruhsuz yaşayışlar!
Olgunlaşmadan düştük ya dibimize,
Sabırsızlığımızdan çatladıkta tatlılığımız aktı küçük yarıklar arasından toprağa…
Saman tadı kaldı kabuğumuz içinde bir tek!
Maddemiz var diye bu yaşayışlar,
Yoksa
Gerçekte var olduğumuzdan değil!
Bir yaşayış ki yaşadığımız,
Yaşandığından pişman…
Bu yazıya 5 yorum yapıldı.
Onu değerlendiren ondan varlık çıkararak ona bir değer verdi aslında.Ben ise ancak bana ait olduğunu sandığım bu maddi varlığı ve onu ayakta tutan bu ruhu,işlediği fiilleri,düşündükleri,yapıp etmeleri bakımından değerlendirebilirim.Kısacası boyum yokluğa değmez benim.Acizlik işte.
Teşekkür ederim.Değerlendirme ve tavsiye için...
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre