Günümüz dünyasının çoğu olanakları hayatımızı önemli ölçüde kolaylaştırdı eskilere göre. Gitmek istediğimiz yerlere çok fazla zaman kaybetmeden gidebiliyoruz. Günlerce varmak için kat edilen yollar artık saatler bile almıyor. Eskiden uzaklık gerçek anlamda bir uzaklıktı. Zorluklar ise şuan altından kalkamayacağımız kadar zordu. Bugün ki yaşam şartları çoğumuzun hoşuna gitse de ben hep çok eskilerde yaşamayı isterdim. Gaz lambaları önünde yapılan sıcak sohbetler, kurulan samimi dostluklar, karşılıksız yapılan iyilikler... İşte bunlar ve buna benzer bir çok sebep ' Keşke eskilerde yaşasaydım.' dedirtir çoğu zaman bana.
Her bayramda 'Nerde o eski bayramlar ?' derler ya bende durup durup 'Nerde o eski dostluklar? 'diyorum. Bazen şöyle bir bakıyorum etrafımdaki insanlara. Kaç tanesi gerçek dostum, gerçek arkadaşım? Hangisine korkmadan, çekinmeden sırlarımı söyleyebiliyorum veya arkamdan konuşmayacağına inanıyorum? Hiçbirine... Öyle korkmuşum ki hep hüsrana uğramaktan, artık insanlara çekinerek yaklaşıyorum. Yine bir hayal kırıklığı yaşarım, mutsuz olurum diye kimseyle rahatça konuşamıyorum. Bir güvensizlik oluştu bende yıllar harcanan ama içi boş olan ikiyüzlü arkadaşlıklardan sonra. Öyle şeyler duyup görüyorum ki 'Yok artık bu da mı?' diyorum. Biraz düşünüp ' Hayat bu olur böyle şeyler. İnsanoğlu sonuçta çiğ süt emmiş.' diyemiyorum işte. Umursamaz olamıyorum.’ Ben bunları yapmaz ve söylemezdim.’ diyorum. Peki, neden onlar söylüyor? Neden onlar yapıyor? Suç bende mi yoksa onlar da mı? Hala çözebilmiş değilim.
İnsanlar seninle işi bitince (Yani onların zamanını yeteri kadar eğlenceli hale getirdiysen ya da artık dert anlatmaları için sana gerek kalmadıysa.) hiçbir şey olmamış gibi davranıp seni hayatlarından çıkarabiliyorlar. Sanki o zor dönemleri beraber atlatmadınız veya o eğlenceli vakitleri beraber geçirmediniz. İlginç olan da sorunu kendinde arıyorsun. İnsanlara fazla samimi davranıp, her durumlarında yanında olduğun için kendini suçlu hissediyorsun. Oysa eskiden öyle miydi? Çevremizdeki insanlar azdı ama güvenilir, içtendi. Sevgiyle kurulmuş bağlar vardı. Yanlışlarını yüzüne söyleyebilecek kadar samimi ve uzaklığın unutulmak için bahane değil bağları güçlendiren bir büyü olduğu dönemlerdi. Bu zamandaki gibi SEZONLUK değil, ÖMÜRLÜK dostluktu onlarınki. Her durumda birbirlerinin yanında oldular. Karşısındakini ya severdi ya sevmezdi. İkisi arasında davranıp kafa karıştırmazlardı. Ya siyah ya da beyaz grisi yoktu arkadaşlığın. Ah ah anlattıkça özlem duyuyorum geçmişe, içim acıyor bu dönemin sahteliklerine. Burnumda tüten, mumla arar olduğum bu dostluklardan kaldı mı? Yoksa artık hepsi 'Sezonluk Arkadaşlık' lara mı dönüştü. Bu zamana karşı savaşı kazanıp, sıfırdan başlayan sıkı dostluklar var mı? Varsa bana da söyleyin. Söyleyin ki benimde bir umudum olsun geleceğe dair. Belki korkmadan yaklaşabileceğim gerçek arkadaşlar, dostlar çıkar karşıma. UMARIM...
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre