Felsefe bir insanı ne kadar O’na yaklaştırabilir? Belki de bu sorunun en güzel cevabını bu kitabın yazarı Caner Taslaman veriyor bizlere. İnsanların felsefe mi deyipte, bunu dinden çok soyutlaması, tereddütle yaklaşması duygularına son vermek -yapılan yanlışları göz ardı etmeden- için bu kitabı tavsiye ederim.Kitabı anlamak için üstün bir felsefe bilgininse gerek olmadığı kanaatindeyim.Yazarın da kitabı yazarken bizim anlamamız için özellikle seviye düşürdüğünü düşünmüyorda değilim .
İnsan arzularla büyür yaşar bununla beraber ölür.Ortak arzularımıza değinecek olursak yazarın da dediği gibi bunu beş maddede toplamak mümkün ve bunu felsefeyle doğrulamak Allah’ın sıfatlarına dayanılanarak temellendirmek nihai amaç.Peki nedir bu ortak arzular? Yaşam arzusu,korkuların giderilmesi arzusu,mutluluk arzusu gaye arzusu,şüpheden uzak bilgi edinme arzusu ,başkaları tarafından iyi davranılma arzusu.Bütün bu arzuların karşılanması,Allah merkezli bir varlık anlayışını -ontolojiyi-gerektirir diyor yazar.Bunu kanıtlamadaki amaç da dolayısıyla, teizmin natüralizm-ateizmden daha rasyonel olduğudur.Bunların da ahret inancının sonucunu gerektirdiği...
Kitabı sonlarına doğru kavramam,bir örnekle anlamama yettiğinden bunu başta söylemek isterim ki anlamadım diye bırakmayasınız. Kitabın sonlarına doğru verilen örnek ‘susamak varsa su mutlaka vardır’ mantığınca bu arzularımız varsa ,bunu tamlayan her şeyden üstün bir varlık (Allah’ın sıfatlarıyla) vardır der yazar.
Kitapta bir çok görüşe (Donald Brown,Stephen Jay Gould ,John Beversluis,David Hume,Immanuel Kant..) yer verilmiştir ki dogmatik olmasın, aklını kullanan (felsefeyi hakkınca yapan ) yazarın sunduğu görüşe hak verecektir yada bunu böyle umut ediyorum.
Yaşam arzusu hepimizin sonsuza kadar isteyeceği bir arzu olması dolayısıyla bunun bu dünyada elde edemeyeceğimizi sonucu ahret inancını doğurur ki bu da pekala rasyonalist bir yaklaşımdır.Yazar ‘içindeki yaşam arzusunun sesini dinleyen hiç kimseyi bu dünya hayatının tatmin edeceğini sanmıyorum’ diyerek bence içimizdeki cereyan eden duyguyu tam anlamıyla ifade etmiştir.Korkuların giderilmesi arzusu ise sadece Allah’a sığınmakla kendimizi çok güvende, korkudan uzak, emin hissederiz. Çünkü düşmanlardan korunsak bile evrenin verdiği felaketlerden korunamayız. Mutluluk arzusu ise ulaşmış gibi gördüğümüz ama asla ulaşamayacağımız bir arzudur ,en zengininden, en güzeli en görkemlisinin hayatlarına baktığımız zaman mutlu olmadıklarını görmemiz bunun en açık örneği .Yada hep mutlu olmak, hiç bir zaman mümkün değildir ama biz bu arzunun daima olmasını istiyorsak -ki eminim- o halde sonsuz mutluluk mevcuttur ama belliki burada, bu dünyada değildir.Allah’ın Kuran’daki vaatlerinden de anlaşılacağı üzere*.Son olarak şüphelerden uzak bilgi edinme arzumuz da mutlaka vardır hele ki bilimle içli dışlı olan insanlarda.Pek tabi buda Kuran’la ve bir yaratıcı** ile mümkün buda Allah’ın tekliği ile (birlik sıfatı ile) temellendirilir.
Bunları söyleyerek, insanların arzularının varlığından ve bu arzuların objesinin var olduğuna geçiş yapılabilir der yazar.Yani arzulardan Allah'a ulaşmak masdarını, mümkün bir fiile dönüştürmüştür.Kitaptan daha fazla kesit sunuo kitabın tadını kaçırmak istemem.Felsefeye atılan taşlarla ,insanların felsefeye tereddütle yaklaşmalarına son verecek kitaplara ihtiyacımız olduğu, bunu da,kendimde, bu kitapla bir nebze olsun kapattığımı sanıyorum. Bu sadece benim okuyup anlamaya çalıştığım düşünceler. Eminim ki farklı kişiler tarafından okunsa çok daha geniş sonuçlar çıkarılacak.Öyleyse teşekkürler Caner Taslaman!
*Hûd 108
**Enbiya 22
Bu yazıya 1 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre