Yorgun yurdun yorgun insanları ... Hayat gayesini yitirmişliğin karanlığnda batırmış ümit güneşini . Ufka sırtını dönmüş güneşsiz yurdun kalabalıkları ...
Ey solgun sabahların bitkin ay çiçekleri... Neydi sizdeki alevli yarınları söndüren ıslak rüzgar ?
Dünyaya geldiğinize pişman görünüyorsunuz , gideceğiniz yerden habersiz ...
Size ahdinizi unutturun büyücülere nasıl açtınız fikir sarayınızın kristal kapılarını ?
' Değer ' dünya ölüleriyle ölçülemeyen bir cevherken cam kırıklarıyla süslediğiniz sarayınıza hangi değerleri değiştiniz kim bilir ...
Elbet olmuştur size de hakkı fısıldayan bir nefes . Hakikati haykıran dilleri kestiniz mi , neden sükut gölgeleri kol gezmekte bu yorgun yurdun ıssız sokaklarında?
Sinelerinizde taşıdığınız gülleri kim soldurdu ey yüreği yorgun insanlar bahçıvanları kovdunuz mu büyücülere satılmış kristal saraydan ?
Yarını düşünmekten unutmuş görünüyorsunuz yarınlar yarınını .
Yağmaladığınız günahların yükünü atmayı düşünmez misiniz heybelerden ?
Bu yorgun yurda heybenizden fayda yok belli , bahçıvanları çağırmaz mısınız vazifeye geri ... Büyücüleri atıp sarayda tamir etmek istemez misiniz cevherlerle döşenmesi gerekli gönül sarayını..
Tahrip kolay tamir zordur bilirim ... Lakin tamir edenin yarını var , ümidi var , güneşi var ...
Ya tahribin ... tahribin cenazesini taşıyacak kimi var ?
Bu yazıya 4 yorum yapıldı.
Not: yazarcizer ailesine küsüm
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre