Her an bir nefes daha veda ediyoruz hayata. Bugün sen, yarın ben derken yaptığımız planların ardı arkası kesilmiyor. Her gün biraz daha tahammülsüzleşiyoruz insanlara. Sokakta oynayan çocukların cıvıltılarını "gürültü" diye nitelendiriyoruz.
Hiç bitmeyecekmiş gibi nefes alıyoruz mesela. Allah'ın takdirini unutuyoruz. Ne zamana kadar misafir olacağımızı bilmeden vade üstüne vade yaptırıyoruz.
Daha az hissediyoruz. Deniz kenarına gidince tek derdimiz fotoğraf çekmekmiş gibi davranıyoruz. Denizin şırıltısını farkedenler olarak çok azız. Gül bahçesinden geçerken dikeni elimize battı diye şikayet ediyoruz. Gülün kokusuna şükretmeyi unutuyoruz.
Çıkar ilişkisi yaşıyoruz. Kim bize bir fayda getirecekse, onu seviyoruz. Allah için sevmek ne demekmiş, unutuyoruz. Unutuyoruz, evet toprağın altına gireceğimizi de unutuyoruz. Mazlumların yanındayız imajı verip, kendi içimize dönünce aslında hiç de öyle davranmadığımızı anlıyoruz.
Korkuyoruz. İnsanların bizi fakir, yobaz, ana kuzusu, şişman vb. diye bilmelerinden, biri bir şey der diye darda kalan bir fakire sadaka vermekten bile korkuyoruz.
Ve nefes almaya devam ediyoruz. Biz farketmiyoruz belki ama git gide ölüyoruz.
Daha az hayret ediyor, git gide tepkisizleşiyoruz. Daha az kitap okuyup, daha çok cümle kurmaya çalışıyoruz. Doyumsuzuz en çokta, hep daha fazlasını istiyoruz. Sahi, biz kendimizi ne sanıyoruz?
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre