Seri 2
Ve 15 Şubat sabahı bütün erkeklerin, kızların mektupta bahsettiği yerde sırayla 12 Olimpos Tanrılarının ve Tanrıçalarının heykelleri önünde toplandılar. Herkes güzellikler içinde bürünmüş birbirlerinin gözlerine bakarken, ruhları başka diyarlara gitmişti. Hiçbir şeyin farkında değildiler.Birbirlerine söylediklerini bile duymuyorlardı. Ve o an da koskoca Roma İmparatoru 2. Cladius, adamlarıyla birlikte gençlerin buluştuğu yere geldi. Atından inen İmparator, gençlere bağırarak, 'Zeus Aşkına! Siz burada ne yapıyorsunuz? Siz erkekler, ülkede savaş çıksa umurunuzda olmayacak. Bana asker lazım asker.Anladınız mı beni! Bir savaş çıksa, şu görmüş olduğunuz 223 kişilik adamlarımla savaşacağım. Unutmayın biz çok uluslu bir nüfusa sahibiz.Sizler bu şehir için bu ülke için varsınız.Şimdi herkes dağılsın' dedi. Bunları dinlemeyen Roma gençleri, gaddar İmparator'un katı kurallarına aykırı geldi ve İmparator zalimce 'ben bu ülkeyi yönetiyorsam, benim emirlerime itaat edeceksiniz. Zeus Aşkına! Bundan sonra...' diyecekti ki aklına inanılmaz bir şey geldi. Askerin elinden baltayı alıp tanrıça Juno'nun heykelini yıkacaktı. Ve tam baltayı kaldırdığı zaman 'üzgünüm Zeus. Bu halk benim emirlerime uymadıklarından eşinin heykelini parçalamam gerekiyor' dedi ve bir vuruşla heykeli bacağından havalara irili ufaklı parçalara uçurdu. Yere yıkılan Tanrıça heykelinden geriye tek kalan Roma gençlerine bakan gözleri oldu. Gençler her şeyi korku dolu gözlerle izlerken, etrafa kaçıştılar. İmparator 2. Cladius, sesini daha da yükselterek'bundan sonra sizlere evlilikleri yasaklıyorum' dedi. Ve İmparator atına binerek, askerleriyle birlikte kahkahalar atarak oradan uzaklaştı.Gençlerde evlerine gitti. Artık sevgileri yasaklanmış bir kitap gibiydi.
Erkekler işlerinde güçlerinde uğraşırken kızlar evlerinden çıkamıyordu. Çünkü gaddar İmparator'un emrine uymaları gerekiyordu. İmparator inatla her mahalleye de ayrıca üç adam koymuştu. Gençlerin emirlerine uymadığından rahatsızdı.Ve 'her mahalleye böyle adam koymam gerekiyor' demişti gaddar İmparator. Bu adamlarda görev yerlerinden ayrılmıyordu...Artık şehrin diğer taraflarında savaşlar başladı.İmparator 2. Cladius koltuğunda rahat otururken,adamlarını savaşa gönderdi. Mahallelerde duran adamlardan kimileri savaşa kimileri de saraya gitti. Bu durumu fark eden genç kızlar ve genç erkeklerden bazıları pencere kenarlarına gelip, birbirlerine el işareti yapıyorlardı. Buluşanlar daha sonra evlenmek için kiliseye gittiler. Kilisede Papaz Valentinusla birlikte diğer Papaz Marius vardı. Gençleri gizli gizli evlendiren bu Papazlar, 2. İmparator Cladius'un kulağına gelen haberlerden dolayı tutuklandılar. Papaz Valentinus'un ağzından İsa öyküleri hiç susmuyordu.Gelen geçene hep anlatmıştır. İşte gaddar İmparator'un yüzünden tutuklanarak zindana atıldı Papaz Valentinus.
Zindanın kapısında uzun boylu, koca başlı, pos bıyıklı,şişman göbeğini sol eliyle taşımaya çalışan gardiyan, sağ elinde de kılıcıyla görev başındaydı. Zindanın içerisinde Papaz Valentinus'un İsa öyküleri, gardiyanın kulaklarını tırmalıyordu. Çok etkilenmişti bu öykülerden gardiyan. Etkilendiğinden aklına bir soru takılmıştı. 'İsa öykülerinin normalde gözleri görmeyen bir insana anlatılırsa, onun gözleri açılırmış'.Rivayete göre Roma'da birkaç kişinin muhabbetlerine kulak misafiri olduğundan duymuştu bunları. Kendisininde gözleri görmeyen çok güzel bir kız kardeşi vardı. Ve aklına bu rivayeti getiren gardiyan, kız kardeşini gizlice Papaz Valentinus'un yanına getirdi. Zindanın kapısını açıp Papaza derdini anlatan gardiyan, zindandan dışarıya geri çıktı ve hiçbir şey yokmuş gibi tavır sergiliyordu.
Gardiyanın kız kardeşi Julia, Papazın önünde ayakta duruyordu. Papaz Valentinus ise Julia'ya Tanrı'ya yönelmesini söylüyordu. Julia'da Papazın dediklerini can kulağıyla dinliyordu. Dünyası karanlık olmasına rağmen Papazın söyledikleriyle neşe içindeydi. Papaz, daha Julia'ya İsa öykülerinden hiç bahsetmemişti. Ve işte o gün zindanın zifiri karanlığında Papaz ayakta duran Julia'yanın sol elini avuçların içine alarak, başladı anlatmaya İsa öykülerini. Julia ise heyecana kapılarak, Papazın anlattığı öyküyle gönlündeki evi aydınlandı. Ve Julia, 'Valentinus, Tanrı gerçekten dualarımızı duyar mı?' dedi. Papaz, hafiften uzamış sakallarının uçlarını aşağıya doğru eğerek, gülmeye başladığında 'Evet, her birini' dedi. Julia'ysa, 'Yaaaa! Peki, ben görebilmek için her gün dua ediyorum Tanrı'ya. Demek ki benim gözlerim açılacak' dedi sevinçli bir halde. Valentinus bunun üzerine kızın yere oturmasını söyledi, kız yere oturdu. Papaz , kızın ipeksi saçlarını okşarken 'Tanrı bizim için en iyi olanı yapar. Yeter ki buna inanalım' der ve kızın başını göğsüne yaslar...Julia bir baba şefkati gördü Papazın göğsünde. Papazın sakalları Julia'yı ısıtırken, Julia Papaza 'Böylesine inanmak istiyorum, yardım et' dedi. Papaz, kıza bakarak birlikte dua ettiler. Ne olduysa zindanın içerisi apaydınlık oldu. Julia'ysa bir anda haykırdı: 'Zeus Aşkına. Valentinus görüyorum, görüyorum.' diye Papazın yanaklarından öptü. Papaz da 'dua etmesini söyledi.' Gardiyan ise içerideki sesi duyunca Papaza 'çok teşekkür ediyorum' dedi ve kız kardeşini oradan alıp uzaklaştı.
Bir gün sonraysa gaddar İmparator 2. Cladius'un çıkarmış olduğu kararda Papaz Valentinus'un ölmesini istedi. Papaz başını önüne eğdi. Yapacak bir şey olmadığından Tanrı'ya devamlı dua etmekle meşguldü. Ölüm emrine itaat eden Papaz,cebinden bir kağıt bir de kalem çıkararak, Julia'ya son bir not yazdı. Julia'nın Tanrı'ya yakın olmasını öğütlediği bu notun en altına "Senin Valentine" diye küçük de bir not ekledi. Papaz , Julia'nın ağabeysi olan yani kendi zindan kapısındaki görevliye verdi bu mektubu. Papaz, 'bu mektubu kardeşine ver' dedi gardiyana. Gardiyan da mektubu ertesi gün kız kardeşi Julia'ya teslim etti.
Julia bu mektubu okurken son cümle dikkatini çekmişti. "Senin Valentine." Bu cümleyi beş kez tekrarladığında ise Papaz çarmıha gerilmiş, son sözlerini söylerken, Julia'nın "Senin Valentine" cümlesini beşinci defa söylemesinde bütün okçular oklarını aynı anda fırlattılar. Ve Papaz'ın ölürken ağzından çıkan son cümlesi "Senin Valentine" oldu.
Aradan yıllar geçti. Julia'ysa, Papaz'ın mezarına gitti ve pembe çiçekler açan bir badem ağacı dikti. Çünkü badem ağacı sevginin ve dostluğun simgesiydi. Julia'da onu sevdiğinden bu badem ağacını dikmişti.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre