Yağmur damlalarının süzülerek kendini cama bıraktığı bir pazartesi gecesinin son demlerini yaşıyordum. Birbiri ardına düşmüş dakikalar.. Dört bir yanını sessizlik sarmış evler.. Gecenin sakinliğini yaşayan köpekler.. Her şey aynıydı. Fakat; zihnimin içindeki düşüncelerin bana bir şeyleri hatırlatmak gibi bir çabası vardı sanki. Elimdeki kitabı, yıllarca benden başka kimsenin parmak izinin bulaşmadığı masaya usulca bırakmıştım. Ayaklarım benden bağımsız bir şekilde, yaşı benimkinin iki katı kadar sayılacak olan eski koltuğa doğru ilerlemeye başlamıştı. Bedenimi usulca oraya bıraktıktan sonra göz kapaklarım yıllarca işinde ustalık kazanmış bir işçi edasıyla gözlerimin üzerine serilmeye başlamıştı.
Zihnimden yavaş yavaş anılar akmaya yeltenirken, bir anının tanıdıklık hissi tüm duygularımı ayağa kaldırmaya yetmişti. Kalabalık şehri etkisi altına alarak tüm ihtişamıyla birlikte çakan şimşekle eşdeğerdi paslanmaya yön tutmuş zihnimin içindeki anının sesi.
Bundan yıllar önce, üniversiteyi bitirmemiz üzere verilen bir mezuniyet töreniydi. Anlattığı bütün derslerini bir solukta dinlediğimiz, bütün anlattığı hikâyelerden hayat dersi çıkardığımız Edebîyat hocamız bir şeylerden yakınıyordu. Önümde ki kalabalığı aşarak yanına ulaştığımda, aşina olduğum tok sesi kulaklarıma doluyordu. Bir beş dakikanın ardından neden bahsettiğini anlamıştım. Her yıl düzenlenen bu tür törenlere eski öğrencilerinide davet ettiğini fakat hepsinin 'işimiz yüzünden çok yoğunuz' başlığı altında pozitif bir yaklaşımda bulunmadıklarını söylüyordu. Hemen o an içimde büyüyen kızgınlık eşliğinde saygıdeğer hocama verdiğimiz söz dudaklarımdan dökülmüştü: "Nerede, nasıl bir durumda olursam olayım her yıl, şu an olduğum konumda; bir adım ilerinizde bulunacağım" demiştim. Fakat kızdığım insanlara benzeyerek, hayatın acımasız yaşam koşullarına boyun eğmem beni kilometrelerce adım öteye atmıştı.
Düşüncelerimde filizlenen anının etkisiyle başımı yavaşça kaldırıp, sokak lambasının sarı ışığıyla bezenen ahşap çerçeveli pencereye çevirmiştim. Küçükken okuduğum kitapta, hayatımda ilk defa karşı karşıya kaldığım bir kelimeyle tanışmıştım. Yıllar boyunca o keliminin anlamı bilinçaltımda çok büyük bir şey olarak kalmıştı. Fakat o gece bana tutmam gereken sözü hatırlatan küçük yağmur damlaları sayesinde o düşünce geçersiz sayılmıştı. Dudaklarım ufak bir tebessüme doğru bükülürken, aklımda bir tek düşünce vardı:"Büyük hataların büyük bedelleri olur fakat; ansızın çıkıp gelen ufak mucizeler telafi şansımızın olduğunun sinyallerini verir."
Ve işte o günden beri yağan her yağmurda, bir mucize damlası gökyüzünden yeryüzüne ulaşıyordu.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre