"Bazen kendini bulmak için önce kaybetmen gerekiyor" dedi sonra sustu, uzaklara baktı, o da biliyordu uzaklara bakarak hiç bir şeyin bulunamayacağını çünkü ruhu kendisinden çok uzaklardaydı.O ruhunu karanlık bir sokak arasında bırakmıştı.Tıpkı bir Kaplumbağa'nın kabuğunu terk etmesi gibi.Bedenini ruhundan ayırmıştı.Hiç bir zaman gömleğinin cebinden eksik olmayan Camel'ından bir dal çıkarıp,kibriti ile rüzgara karşı mücadelesini şerefli bir şekilde vererek sigarasını tek seferde yaktı.Uzun uzun çekip ellerine baktı.Ellerinde kırışıklıklar geçen zamana şahit bense sadece o dakikalara.Zagor'un gerçek adını kimse bilmez öyle ki hiç kimse bilmez.Kendi bile.O ana kadar Zagor hakkında bildiğim tek şey en yükseği görmüş biri olması öyle biri düşünün ki sokaklarda büyüyen birinin ülkenin en zengin iş adamları, siyasetçileri hatta başbakanı ile takım elbiseleri fotoğrafları var.Hatta hala onu lüks arabalarla mahalleye gelip soranlar oluyor.Bazıları ile görüşmek istemiyor, reddediyor.İnsan gökdelenin en üstündeyken aşşağı atlamak ister mi hiç?Zagor atlamıştı hem de en yüksekteyken kendini öyle bir boşluğa bıraktı ki en dibe kadar, kendi isteği ile düşmüştü.İnsan, en yükseğe çıkmadan bilemez ki orada kendi olmadığını, aslolanın oraya ulaşmak değilde orada kendini bulmak olduğunu.Bilemez."Biz herşey olduk" dedi ellerine bakarak."Herşey, sadece kendimiz olamadık".
Atlı Karıncalara ithafen.
Bu yazıya 1 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre