Küçük bir yürek çarpıntısı hızlı ve acele adımlarla koşan ayak sesleri evden acele dışarı çıkmama sebep oldu.Bana doğru koşan arkadaşım kan reva içinde sarıldı.”Kurtar beni” diyen sesi kulaklarımda çınlıyor halen yıllar geçmesine rağmen.Arkasından babası geliyordu satırla “ öldürücem seni” diye cani cani haykırarak. Arkadaşıma bizim eve doğru koş sen dedim.Arkamı döndüm babası burnumun dibinde bitiverdi.Kolundan tuttuğum gibi satırı aldım ani bir haraketle.Git burdan yoksa seni öldürürüm dedim ve arkama dönüp hızla eve doğru koşmaya başladım.Eve geldiğimde arkadaşıma sordum baban neden kesti kollarını bacaklarını dedim.Boşver dedi bana ben de bu caniliğin sebebini öğrenmeye çalışırken bi taraftan da kesik yerlerine tentirdüyotla pansuman yapıyordum.İçim acıyordu,kalbim sızladı onun bu haline ruhumu birşeyler sıkıyordu.Derin bir nefes alıp yeniden sordum ne olduğunu.Titrek ve ürkek bir ses tonuyla fırını bozdum yanlışlıkla dedi.Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü bir fırın için miydi bütün bu olanlar? O adamı parçalayabilirdim. Sinirlenince deli kuvveti gelir bana önümde kim varsa yıkardım ama o adama bunu yapmadığım için pişman oldum çünkü ne olduğunu bilmiyordum gerçi.Sinirim ve dehşetim biraz yatıştıktan sonra arkadaşımın annesini çağırmaya gittim.Biraz sorumsuz bir anne bütün evin yükünü dokuz yaşındaki bu kızcağıza yıkarak bütün gün geziyordu.Onu bulacağım yer belliydi sokak ortasında kadınlarla dedikodu peşindedir.Hemen yanına koşup çabuk bize gimemiz lazım dedim ve kolundan tutup bize getirdim.Kızını görünce yavrum deyip sarıldı kızına ana yüreği işte içi parçalandı sanki bu sözü söylerken.Olayı annesine de anlatıp dedem ve babannemi de alıp onlara gittik bir güzel sorunu çözdükten sonra eve huzurla geri döndüm.
Bu kızcazın başına gelenler bununlada sınırlı kalmadı.Üçüncü sınıfa gidiyordu.Bakmakla yükümlü olduğu bir yaşında kardeşi vardı.Onun sorumluluğuyla da bitse bütün evin işi o küçük omuzların üzerinden geçiyordu.Yemek, bulaşık evi süpür ,çocuğa bak, ev ödevlerini yap adeta büyümüş de küçülmüş gibiydi.Tam bir anlamıyla küçük anneydi.Bazen işleri yetiştiremiyordu oyuna daldığı zamanlar işte o zaman çok acı çekiyordu.Yemek yok babadan dayak ye,ev temizlenmemiş anneden dayak ye,çocuğa bakılmamış altı alınmamış abiden dayak ye içim cız ediyordu onun bu haline ama elim kolum bağlı kim dinlerki beni bacak kadar velet derler.Sonunda okulu bıraktı,daha doğrusu bırakmak zorunda kaldı.Artık sadece ev işleri yapıyor ve kardeşine bakıyordu.Benim okul dönüşümü bekliyor ben okuldan gelince hemen bizim eve gelirdi.Okulda neler öğrendiğimi anlattırıdı bana merakla yeni şeyler öğrenme açlığıyla dinlerdi beni.Ben onlara hiç gitmezdim daha doğrusu gitmek istemezdim ayaklarım hep geri geri giderdi.Çocuk yüreği işte tertemiz oluyormuş demekki şimdi düşünüyorumda iyi ki gitmemişim.İşte günlerimiz böyle gelip geçiyordu.Aradan beş sene geçti arkadaşım on üç yaşındaydı hiç unumuyorum ağlayarak yine bir gün yanıma geldi.Neden ağladığını sordum yine seslenmedi ama bu defa fazla ustüne gitmedim çok mağrur duruyordu.On beş yaşına geldiğinde evlendi.O kadar ısrarlarıma rağmen beni dinlemedi,alkolik aralarında kaç yaş farkı var bilmiyorum ama baya yaşlı bir adamla evlendi.İki yıl kadar evli kaldı bu yaşlı ve alkolik kocayla.Sonra dayanamadı boşandı,kocası alkol aldıktan sonra eve gelip şiddet uyguluyormuş zaten çocuk yaştaki bu gelin ne anlardı ki kadın olmaktan acaba suçu neydi de ana dayağı baba dayağı abi dayağı yetmedi birde koca dayağı.Dayak ve şiddetten kaçayım derken daha beterine yakalanıvermişti zavallıcık.Bu dayak yemelerin birinde hamileymiş dayağı o kadar şiddetliymiş ki çocuğunu düşürmüş.Yavrusunu kaybetmenin acısıyla çıldırmış ne yapacağını bilememiş baba ocağına geri dönmüştü.Biraz zaman geçince de boşanmıştı kocasından zaten.Bir kaç ay baba ocağında kaldıktan sonra pencere önünde nara atanlardan yorulmuş olsa gerek yeniden evlenmeye kalkıştı tüm bu acılarına rağmen.Tabi toplumumuz dul bir kadına ne gözle bakar bilirsiniz.Sarhoşu,iti,kopuğu her gece camlarının önünde naralar atıyor,taşlar yağdırıyorlardı.Dayanamıyor ve bütün pişmanlıklarına rağmen yeniden evlenmeye karar veriyor.Önce amcamla evlenmeyi düşündü sonra vazgeçti ona göre hayata bakışları fikirleri birbirlerine uymuyordu.Artık ince eleyip sık dokuyordu.Hani sütten ağzı yanan ayranı üfleyerek içermiş ya aynı onun hesap.Mahalleden bir delikanlı ile kaçtı sevmişler birbirini ama gencin annesi izin vermeyeceği için kaçırmıştı onu.Genç beni seviyorsan benimle kaçarsın sevmiyorsan da zorla kaçırırım seni bir kaç kişinin de canını yakarım ailenden birilerininde diye tehdit etmiş onu.Eli mahkum kaçtı onunla.Kaynanası ile sürekli münakaşa içindeydi dul olduğu için.Çünkü evli olduğu eşi hiç evlenmemiş ilk evliliğiydi.Kapı dışarı çıkamıyor ellerinden gelse nefes bile aldırmayacaklardı ona ama kim olursa olsun can taşıyordu bence dünyanın en adi kişisi bile bu dünyada yaşıyorsa onunda yaşamaya hakkı vardı bence.Bi zaman sonra hamile olduğu ve hapiste olduğunu öğrendim Şaşırdım kocasıyla birlikte adam öldürmüşler daha doğrusu o bakmış kalmış eşi hapse giricek kesin benim yüzümden oldu diye bende vurdum demiş.Onun yaşı küçük olduğu için dokuz ay sonra hapisten çıktı.Tam üç yıl sonra yolda karşılaştık sarıldık birbirimize sıkıca çocukluğumdu o benim.Anılarımdı artık hayattan yorulmuştu kanser olmuş vicdan azabından.Başından geçenleri anlattı bana hapiste yaşadıkları tam anlamıyla içler acısıydı.Aylardan ocak ayın on ikisi falandı kapı çalındı.Mahallenin ayaklı gazatecisi Fadime abla kapı kapı dolaşıp emine ölmüş haberiniz var mı diye yayıyor. Yüreğim yandı,ellerim buz kesti birden dışarı çıktım saatlerce bilinçsizce dolandım sokak sokak.İnanmak istemiyor aklım acısına dayanamıyor sığmıyordu yüreğim hiçbir mekana.Tam altı ay boyunca ruh gibi dolandım durdum ortalıkta tam bu sırada üniversite sınavına hazırlanıyordum sonuç belli hüsran eşit ağırlık puanım ikiyüz seksenbir idi.Daha iyilerini alırdım ama aklım dağınık olmadı yapamadım .Hassas bir insanım duygusalım kendimi çok yıpratıyorum, üzüldüğüm zaman gerçekten üzülüyor kalpten,yapmacık gelip geçici değil yani her gün bitiyorum.Beni asıl bitiren arkadaşımın vefatından sonra öğrendiklerim Neyse ki yapılacak bir şey yok artık keşke o hayattayken bilseydim bütün bunları belki ona hayat bi şans daha verirdi.O küçük beden tecavüze de uğramış vakti zamanında mahallenin ... olmuş hiç ama hiç farkına varamadım yazıklar olsun bana.Ölümüde çok acı hemde çoookk acı öldürülmüş arabayla ezilerek tanınmıcak hale getirilmiş cesedi.Sonra da cesedini çalıların altına saklamışlar.Annesi bile teşhis edememiş cenazesini.Kendi gitti adı kaldı hafızamda bir gün o da silinecek bir de kalbimde bıraktığı acı kaldı ondan bana kalan hatıra ölümünün yaşadıklarının tanığı olmak çok zoruma gidiyor ne bir fotoğrafı var doğru düzgün ne de ondan bir parca sadece sokaklarda kalan anılarımız onlarda silindi şimdi koca koca binalar dikili hatıralarımın üstünde...Hayat hikayesi yarım kaldı...
Gizli bir hikaye kimselerin bilmediği gerçek ve kısa öz anlatımlı yaşananlar bununla da sınırlı değil yüreğim el vermiyor her yaşadığını kaleme almaya şimdilik bu kadarını paylaşmak istedim sizlerle ondan bi hatıra kalsın bir yerde tek isteğim buydu yazmaktaki amacım başakalrını yargılamayın neler yaşadığını bilemeyebirsiniz her nefes ayrı dert doludur anlamaya çalışınız yargılamayınız siz yargıç değilsiniz...
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre