Ne yaparsam yapayım karşımda İstanbul,
Yediğimde İstanbul,
içtiğimde İstanbul,
Gülümde İstanbul dalımda İstanbul,
Kovanda istanbul,balda istanbul.
Dudaktan kalbe şiirler akar,
Denizden sahile yunuslar akar,
Derinden yüzeye yakamoz parlar,
Dayananda İstanbul dayanılanda İstanbul.
Yağmurunda İstanbul çamurunda İstanbul,
Rüzgarın da İstanbul fırtınan da İstanbul,
Taşın da İstanbul toprağın da İstanbul,
Ağacın da İstanbul dalın da İstanbul.
Şimdi dualarım yükselir arşa,
İstersen sen de gelme aşka,
Yürek yakan seslere karşı,
Kanım da İstanbul canım da İstanbul.
İyi de güzel de doğru da hoş da,
Yalan da dolan da düzen de oyunda,
Görüp göremediğim her ne varsa,
Eğri de İstanbul doğru da İstanbul.
Bu yazıya 7 yorum yapıldı.
Elimizden geldiğince nezaket çerçevesinde uyarmaya çalıştık. Yazılarınıza yapılan yorumlarda da kimi üyeler sert, kimileri yumuşak şekilde eleştirilerde bulundu ama belli ki olmuyor. Rica ediyorum artık biraz dinlenin. Ödül için yazmıyorsanız, İstanbul ile değil, başka milyarlarca konu var, onlardan biriyle ilgili yazın. Başka şeyler yapın... İçeriğinden ya da edebi ağırlığından ötürü içerik reddetmek istemiyoruz. Ama her şeyin olduğu gibi, ne yazık ki, bizim de bir sabrımız var.
Hırsın fazlası zarar. Siz yazdığınız şeyleri göndermekte özgürsünüz ama ben aynı özgürlük mantığıyla tüm yazılarınıza yorum yapmaya başlarsam hiç hoş olmayacak.
Tekrar rica ediyorum... Sadece sizi değil, başka durmaksızın aynı konu ile ilgili yazı ve şiir gönderenleri, kendi yazılarına yahut başka yazılara sürekli farklı isimler altında yorum yapanları, sayfa yenilemek suretiyle yazılarının okunma sayısını artıran arkadaşları biraz daha vicdanlı, insaflı ve mantıklı davranmaya davet ediyorum.
Etmeyin, eylemeyin... Topluma bir faydamız olsun dedik, aklımıza hayalimize gelmeyen durumlarla karşılaştık. Kimseyi rencide etmemek için e-posta, özel mesaj, ya da genele matuf yorumlarla meseleyi halletmeye çalıştık ama ilginç bir şekilde neredeyse hiç kimse üstüne alınmadı.
Bu gidişle "ödül isteyenler şuraya adlarını yazdırsın, biz onlara göndereceğiz ama kimse kimseye bu şekilde zulmetmesin" gibi bir açıklama yapacağız sanırım. Aksi takdirde kimsenin nezaketten, üstü kapalı konuşmadan falan anlayacağı yok gibi görünüyor...
Siz sadece birinci olmaya çalışıyorsunuz. Ne yazdığınızın önemi yok. Aksine kendinizi ya gerçekten inandırmışsınız, ya da sitedeki tüm okuyucuların zekalarıyla alay ediyorsunuz. Her iki durum da hem siz, hem de okuyucular adına gerçekten üzücü... Ben buraya çok ayrıntılı olarak bir şeyler yazmak istemiyorum. Lütfen artık...
Yarışmada birinci olmak istemediğinizi söylediğiniz için diyorum bunu... Kainatta hakkında yazı yazılabilecek milyarlar, belki trilyonlarca konu varken, her seferinde gönderdiğiniz yazıların sadece birincisi olmak için hiç ama hiç uğraşmadığınız ayın konularıyla ilgili olması ne kadar ilginç değil mi...
Son olarak, benim bu sözlerim sadece size değil. Yaptığım yorum size denk geldi çünkü halen devam eden başka kimse kalmadı. Şu an bir tek siz ısrarla aynı şeyleri gönderip duruyorsunuz. İstanbul kelimesini her dizenin başına, ortasına, sonuna kopyalayıp yapıştırınca şiir olsaydı keşke... Ya da yıllar önce yazılmış şiirlerde değişiklik yapınca yeni şiirler elde edilseydi... Dediğim gibi; şu an bir tek siz kaldınız ısrarla ayın birincisi olmamak için (!) uğraşan. O yüzden yorum size denk geldi.
Keşke herkes seviyeli bir şekilde, zorlamadan, kendini paralamadan, hırs yapmadan edebi değeri olan, okuyucuya bir parça olsun bir şeyler katma gayesi taşıyan nitelikli içerikler gönderseydi de hediyeler hak edenlere gitseydi...
Sözlerimi Ziya Paşa'dan bir alıntıyla bitirmekte yarar görüyorum...
"En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun,
Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?"
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre