Yaşayamadıklarımız için hep pişmanlık duyoruz.Önce bir yaşadığımız için mutluluk duymamız gerekirken.Yaşanmışlıkların acısını çekiyoruz.Oysa ki yaşanmışlıklar insanları olgunlaştıran şeylerken.Yaşanmışıklar sayesinde yaptığınız yanlışı bir daha yapmamanız gerektiğini görürsünüz.Bir insana bir daha güvenmemen gerektiğini anlarsan bütün insanlara güvenini yitiririrsin.Bir kere sevdiğinde acı çekersin ve kimi sevsen acı çekecekmiş gibi gelir artık sana.Ben insanların hatalarıyla olgunlaştığını düşünmüyorum. Olgunlaşmak bir eylemdir, fiildir. Hiç bir fiilde öznesi olmadan gerçekleşemez.
Yaşadığımız hayat bize hep bir ders verme amacı içinde sanki bir önceki güne şükretmemizi söylüyor. Bizi her geçen gün şaşırtıyor. Yapmaz dediginiz ne varsa en güvendiginiz insan yapıyor. O sizin güveninizi kırdıgında artık herkese yabancılaşıyorsunuz.Zaten "dürüstlük pahalı bir mülktür." Ucuz ruhlu insanlarda aramak hata olur.Artık Afrikalaştı kalbim, güvenin Afrikası oldu.Güvenmeye aç.Kalbimi birinin kalbine yasladığımda gözümü kapatabilmeye aç.Şimdilerde ne zaman gözümü kapatsam,kalbim paramparça.Bir kız kulesine baktığında duyduğun tek şey hüzünse o sana denizin içindeki yalnızlığı anlatıyorsa.Güzel olan her şeyin hüznünü yakalıyorsan ihanetin en acısını çekmişsindir belkide.En sevdiğiniz dondurma bile güldürmüyorsa yüzünüzü sizde benim gibisiniz demektir şimdilerde...
Hayat zaten böyledir.Yaşadığın sürece bir şeyler gösterir sana.birilerine güvenmemeyi,insanlara anlam yüklememeyi,kimseyi gözünüzde büyütmemen gerektiğini.Hayat ne kadar da anlam doluymuş diyorum.Oysa ki hayata küçükken hiç bu gözle bakmamıştım.Tek yaptığım şey hayatı akışına bırakıp büyümekti.Tek inanmamam gereken şey bana şeker uzatan yabancılardı.Tek endişem öbür gün öğretmenin defterime yıldız atmamasıydı.şimdi endişelerim inanmamam gereken şeyler okadar çokki...Gidenlerin arkasından bakakalmışısız hep bunu görüyorum,hatta gidenlere bakmaktan gelenleri hiç görememişiz .Gelenleri kaçırmışız.Sevdiklerimize zaman ayırmayı onları kaybedince anlar olmuşuz sanırım bu yüzdendirki hep kaybedince öğrenmeyi alıştırmışız bünyemize,Hayatımız hep bir bekleyiş,hep bir terkediliş,hep bir kaybediş olmuş.
Acılar hiç geçmez,tıpkı anılar gibi...Yıllar geçer zaman yerinde durmaz,Ama anılar hep kalır!
Bu geçen zamanda aklınıza gelen o yaşanmışlıko aldatılış,o terkediliş hep aynı sıcaklığıyla kavurur içini,sadece gözyaşlarını tutacak kadar olgunlaştırır hayat seni,daha fazla değil. Anılar her zaman tazedir tıpkı fırından ilk çıkan ekmek gibi.Beraber gittiğiniz o cafedeki masa hatta beraber gördüğünüz bir insan bile size anıları hatırlatır.Bir acı gülümseme oluşturur yüzünüzde.Aslında o acı gülümseme her şeyi anlatır.Acaba üzüldüğümüz bu acıyı yaşatan insanın terketmesimidir yoksa güvendiğiniz kişinin sizin elinizi bırakmasımıdır?Anıları,acıları neden hiç unutamayız ?Mutlulukları sevinçleri bu kadar çabuk silerken hafızamızdan. Belkide içinizi yakan şeyler mutluluğunuzun önüne geçmiştir.Belkide bu yüzden sönmüyodur.Her ne olursa olsun kendini unutturmayan kişiler,aklınızın hatrı sayılır yerinde, hatrı sayılır duygularla kalmıştır.Bunu hak etmeye etmeye.Oysa ki ne kadar saf ne kadar beyaz sevmiştik.Belkide bu yüzden bu kadar kirlenmişti o güzel sevgi.Beyaz olan her şeyin lekelere karşı koyamaması gibi.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre