İnsanlar hep mi acı çekmeye mahkumdur?
Yada sadece acı mı peşlerinde birer kuyruk?
Belki de bilmediğimiz o kadar çok şey var ki hala içinde debelendigimiz, bir türlü işin içinden çıkamadığımız çukurunda kazıcısı biziz...
Tepindikce derinleşen isyan ettikçe büyüyen ve çıkmak için yalvardıkça kararan bir çukur yada kuyu. Ne fark eder ki? Dibinin ne türlü bir bataklık olduğu gözükmeyen ve her yakarışta gittikçe içine çeken , biz nerde takılırsak fırsatını kollarcasına orda beliren ve bizim kalkmamamız için beddua eden bir kara delik. İnsanlar birbirini kör etmeye o kadar alışmışlar ki biri düşsede bize malzeme çıksa derdine düşmüşler. Artık o kadar birbirlerine kin tutmuşlar ki birbirlerinin acılarına güler olmuşlar.
Derler ki " Etrafı kalabalık olan insanların acısı az olurmuş" bence bize asıl acıyı yanımızdakiler yani etrafımızdakiler veriyor. Yalanlar,arkadan çevirilen oyunlar,kanımıza girip gözümüzü karartmaya çalışanlar, kalbimize girenler ve bir anda üflenmiş toz taneleri gibi yok olan insanlar. Hepsi aslında yok yere bir kuruntu. Bizim hayatımız üzerine söylenmiş birer fısıltı. Biri işitse bile başkası anlamaz. Anlatsan herkes anlar zaten canın yandığında yanında olanlar bile bir sure sonra karşında olur. Dedim yaa dibi bataklık olan bir kuyuya düşsen üstünü kapatıp seni oraya mahkum etmek isteyecek insanlarla dolu diye. Evet aynen öyle düşünüyorsun. Sonra bir bakmışsın ki gözlerini açtığında o kuyunun bataklığında kendinden kaçmaya çalışıyorsun. Kaçarsan yaşarsın kaçamazsan 'sen' diye biri yok olur. Yani varlığından da yokluğundan da kimsenin haberi olmaz.
Boşuna yaşıyoruz aslında sadece bir kuru ölümü görmek için. Yanında kimseyi alamayacağın bir şeyleri cebine sıkıştırıp götüremeyeceğin ve en büyük olayda dökülmüş bedeninin kimseye bir yararı olmadığı gibi yerin altına gömülmesi. Hepsi boş bir acı dünyası iste...
Bir gülüşün bile on acısı olduğu bu yerde yaşamla ölüm var olmakla yok olmak arasında ki o ince çizgide.
İnsanlar en yakınlarından acı çeker ya. Belki de bir insanın saldırgan olması sinirini ince cam bir vazoda taşıması ve kendini yok sayması acının böylesine bir etken yaratmasına neden oluyor. Elindekini korumak için canını bile verebilecek bu insanlar en çok acı çekendir.
İçinde kopan kasırganın ağır yenilgilerini diğerlerine belli etmemeside güçlü bir yönü değil mi? Bu insanlar yanındakilerin aslında kendine zarar verenleri bile yok saymak yerine kendinden vazgecebilecek kadar canına katmış. Farkedebilirsin böylelerini şöyle bir baksan...
Böyle bir insanın içindeki kasırganın yan etkileri mutlaka bir yerlerde görülür. Yansıtmıştır bir ayna gibi. Hep kaldıramaz ardı ardına o kadar fırtınayı. Bir yerde yığılıp kalır artık pes eder.İnsanlar yoruluyor sonuçta. Acı çekiyor ve vazgeçiyor. Olay bundan ibaret aslında.
Öyle bir oyunun içindesin ki hayatta oyun bile oyunu sana oynuyor...
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre