Bucak

adı aşktı da,
yar; eş anlamlıydı.
yarılırdı, eşilirdi
ne aslanlar parçalanırdı.
belliydi yatışıyla !

sabır, sadakatin oğluydu mesela;
tam o yardan intihar ederdi,
tüm sülalesi, asılırdı boşluğun dar ağacına.
dipsiz derinde, yaşam devam ederdi.
kalbinin atışıyla !

düşerdi “DÜN” de bir uçuruma,
gözyaşı donardı da,
tuz buz olurdu tüm geçmiş.
“BUGÜNE” saplanırdı bir “YARIN” kalmışlık,
güneşin batışıyla !

düşler, düşlerin yamacında !
biz seyirciydik ama,
ne al kışlar yağardı dağlara
ne çiçekler açardı o bahar.
kal kışıyla, yatışıyla.

sonuçta bir YARIN kalmışlıktı aşk;
aslanın parçasıyla neden gurur duyardık?
biz beklerken vurduk sabaha.
bak bir şey kalmaz da;
sonsuzluğun katışıyla.

hadi; “aşk olsun” adı.
kaldığımız kadar sevebiliriz dünyayı;
ya da kaldırdığımız kadar yar çekimini.
ve başkalarının hayatları, tüketiyor ömrümüzü.
bize geri satışıyla.

böylesi bir savaşta bir canı düşürdüm
içimden mesela,
“küt” etti en derinim.
cananın canı gitti, anı kaldı.
şimdi her yer yalnızlığımın ucu bucağı.

| emrah nargöz
| 3 mart 2016 perşembe, 20:22, ardahan.