Hiç

Berbat bir hayatım olduğu doğrudur. Doğrunun tanımını bilmiyorsunuz. Siz ben olmasam tam bir hiçsiniz. Aklıma gelen her şeyi rastgele anlamsızca yazmak istiyorum. Korkacak ve kaybedecek hiç ama hiçbir şeyim yok bu dünyada. Sevgilim yok, sevdiğim var. Hatta her güzel kız benim sevdiğimdir.

Özüm, sözümden daha önemlidir. Özümün ne olduğunu hala bulamadım. Beni yaratana inancım sonsuzdur; fakat ben bir hiçim ve hiçten geldiğim için anlamsızca umursamaz davranıyorum. Ben ben miyim? Ya da sen sen misin? Karanlıkta göremediğim her şey varlığını kaybediyor mu? Tanımadığım ve görmediğim insanlar ben onları tanıdığımda mı var oluyorlar? Allah’a inandığım gün mü var oldu yoksa o hep var mıydı? Kesinlikle vardı. Var olmak, hiçbir zaman yok olmamaktır.

Ben ne zaman var olacağımı bulmalıyım. Öldüğüm de var olmuş olurum. İnsan ancak bir defa ölebiliyor. Bir daha ölmek yoksa o zaman ölünce bir daha hiç yok olmayacağım. Hiç olmaya devam etmek daha can yakıcı olmaya başlayacak. Ya cennette isyan çıkarsa, bu bizi çok ilğilendirmiyor canımıniçi biz gitsek gitsek cehenneme gideriz, yinede Allah’a inanmaya ve onu sevmeye devam ederiz; çünkü biz hiçiz.

Felsefe; doğru yerde, doğru zamanda soru sormaktır. Ya o soruyu soran herif benim felsefemde doğru biri değilse. Hiç kimse, hiç kimseye inanmıyor. İşte bu bile bizim, hiç olduğumuzu kanıtlıyor.

Ben hiçliğime son vermeye gidiyorum. Siz hiç kalmaya devam edin. Hatta ve hatta benim gibi bi çatlakla hiç uğraşmayın. Bu yazıyı yazarken aynı şarkı beş defa çaldı. Değiştirmeye erindim. Ben varya ben, hiçoğlu hiçim. Bazıları piçtir ama siz değilsiniz. Siz benden ne kadar nefret etsenizde ben sizi, mart ayında birbirini çok seven kediler misali seviyorum. Gidin bi sigara yakın ya da gidin ölün. Ben öyle yapacağım…