Hızlı adımlarla ilerliyordu. Gecenin bir yarısı neden bunu yaptığını bilmiyordu ama içindeki heyecan ve merakı dizginleyemiyordu. Sokağın sonunda caddeye açılan yolda onu gördü. Dar bir şort, askılı bir tişört ve abartılmış makyaj... Ağzındaki sakızı severek değil de daha çok konuşuyormuş gibi çiğniyordu. Hızla geçip giden arabalara el sallıyor, birini durdurup bu gecenin zararını karşılamaya çalışıyordu. uzaktan bir süre onu izledi. Dayanamayıp yanına yaklaştı. Kız, yanına yaklaşan çocuğu görünce birden duraksadı.
"Senin burada ne işin var? Peşimi bırak demedim mi?"
Genç çocuk bırakmaya pek de niyetli gibi görünmüyordu.
"Sadece seninle konuşmak istiyorum, izin ver karşılıklı oturup konuşalım?"
Genç kız gülümsedi ve önüne gelen arabaya el salladı ama araba durmadı.
" Bana aşık olduğunu söyleyeceksen burada da söyleyebilirsin, herkes bana aşık olduğunu söyler. Alışkınım yani..."
Genç çocuk ısrarlı bir şekilde konuşmaya devam etti.
" Seninle oturup konuşmak istiyorum bir arkadaş gibi."
Genç kadın duraksadı ve genç çocuğun söylediği sözleri şaşkınlıkla tekrar etti.
" Bir arkadaş gibi mi?"
Şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Birden silkelendi ve konuşmasına kaldığı yerden devam etti.
" Benim arkadaşım yok, ayrıca sen arkadaşım olamayacak kadar farklı birisin bana göre, boşuna uğraşma yani..."
Genç çocuk cebindeki paraları çıkararak kadına uzattı.
" Elimde sadece bu kadar para var, diğerleri gibi bana da vakit ayır."
Genç kız sinirli bir şekilde tepki verdi.
" Az önce arkadaş olmak istediği söylerken şimdi ne cür'etle bana para teklifinde bulunabiliyorsun?"
Genç çocuk yüzü kızarmış bir şekilde düştüğü bu duruma açıklık getirmeye çalıştı.
" Hayır beni yanlış anladın ben sadece bu geceki zararını karşılaman için öyle bir teklifte bulundum. İkimizin de işi görülmüş olacak?"
Genç kız, erkeğin uzattığı paraya göz ucuyla baktı.
" bu parayla sadece iki saatimiz var, evine gitmem haberin olsun."
Genç çocuk gülümseyerek kıza baktı.
" Restorana gidebiliriz sanırım. Üzerine bir şey alalım yoksa üşüyeceksin."
Genç çocuk ve kız en yakın restoranda giderek yemek siparişinde bulundular. Kısa süren sessizlikten sonra çocuk konuşmaya başladı.
" Birbirimizi tanımıyoruz bile, şimdi ben adımı söylesem bile sen bana sahte bir isim vereceksin, bu yüzden direk sahte isimlerle başlayalım. Benim adım Mavi olsun, senin adın ne?"
" Siyah."
Mavi sahte bir gülümsemeyle konuşmaya başladı.
" Neden siyah olduğunu sormayacağım çünkü benden kıskandığın belli. Sırf ben mavi dedim diye..."
Siyahın yüzünde gözle görülemeyecek ama hissedilecek kadar küçük bir gülümseme oluştu. Sesine de yansımıştı.
" Alakası bile yok, siyahı severim."
Mavinin gülümsemesi artık daha gerçekçi bir hal almıştı.
" Tamam siyah, önce sana neden sürekli peşinden geldiğimi söylemek istiyorum. aynı zamanda senden de neden bu halde olduğunu bilmek istiyorum bu yüzden biraz sen biraz da ben hayatımız hakkında konuşacağız. Öncelikle ben başlıyorum.
Bir yazı yazıyorum insanların ön yargılarını kırmasını sağlamak için, toplumumuzda ön yargıyla yaklaşılan en büyük konu da şu anda senin bulunduğun konum. Bu yüzden hikayeni dinlemek istiyorum."
Siyah gülümsedi ve yüzünü eğdi.
"Çok aptalca bir davranış başka bir bahane bulabilirdin. Hem neye güvenerek sana gerçek hikayemi anlatacağımı sanıyorsun?"
Mavi birden duraksadı.
"Aslında bakarsan gerçek hikayeni anlatıp anlatmayacağını da bilmiyorum ama yine de dinlemek istiyorum."
Siyah, önündeki tabaktan bir dilim domatesi yiyerek boğazını temizledi.
"Sana küçük bir kızın hikayesini anlatayım o halde, okumayı seven ve ailesine bağlı olan tatlı bir kız..."
"Kızın adı ne?" diye sordu mavi.
"İsim yoktu! Kuralları çiğnemek yok." dedi siyah sinirli bir şekilde.
Mavi sustu ve siyahı dinlemeye başladı.
"Bu kız henüz iyi ve kötüyü ayıramadığı bir yaşta uykusunda birkaç defa taciz edildi. Bu durumu en sevdiği adam olan babasına anlattığında babası önce onu dövdü. Hiç acımadan, sağlam bir yerini bırakmadı... Şimdi sıra sende."
Mavi gülümsedi ve biraz düşündü.
"Ben küçükken fakir bir ailenin oğluydum. Evimizin üstünde kiremit vardı ve yağmur yağdığında üstümüze su damlamaması için plastik sera naylonu vardı. Her yağmur yağdığında üzerimize su damlardı. Kimi zaman televizyon izlemek yerine üstümden geçen fareleri izlerdim."
Siyah gülümsedi ve bir yudum su içti. Kaldığı yerden devam etti.
"Babasından dayak yedikten sonra bir banyoda üç gün hapsedildi. Hiç yemek vermediler ve sadece lavabo suyu içerek açlığını yatıştırdı. Üç gün sonra içeri babası içeri girdi ve daha önce hiç göstermediği kadar ilgi ve şefkat gösterdi. Bu bahsettiğim kızın annesi öleli yıllar olmuştu. Baba kızına bir 'çocuk sevgisi' değil de karısına duyduğu hazsal sevgiyi küçük kıza göstermeye başladı."
Mavinin yüzü düştü. Sessizliği bozmak için birkaç cümle kurmaya çalışsa da ortamı yumuşatamadı.
"Madem küçük çocuklardan bahsediyoruz ben de küçük bir çocuktan bahsetmek istiyorum. Bu çocuk daha doğmadan annesinin ölümüne sebebiyet verdiği için babası tarafından bir lanet olarak yetişti ve hiçbir zaman sevilmedi."
Siyah üzülmüştü ama bunu maviye yansıtmak istemedi. Yüzündeki sertlikten hiç taviz vermeden konuşmaya devam etti.
"Küçük kız hiç dışarı çıkamıyordu ve babasını öldürme kararı aldı, ardından öldürdü ve özgür olduğunu düşündüğü an bir kuş misali kafese tıkıldı. Küçük yaşlarda olduğu için ve yaşadıklarını hakime anlattığı için sekiz yıl sonra dışarı çıktı. Hakimle beraber tüm şehir olanları duyduğu için kimse bu kıza eskisi gibi bakmamaya başladı."
Mavi duyduklarını hazmedemediği için yutkunmaya çalıştı, yutkunması yarıda kalınca öksürdü ve hemen yanında duran bardaktaki suyu hızlıca içti.
"Bir keresinde okulda bir kız sevmişti bu genç çocuk, çalışarak kazandığı harçlıklarla sevdiği kıza bir defter ve içinde onu düşünerek yazdığı şiirler biriktirmişti. Babası defteri bulunca acımadan yaktı, hem defteri hem de çocuğun geleceğini... Okuldan aldı ve kendi himayesinde çalıştırmaya başladı. Çocuğun yaşı on sekiz olmuştu ama kalbi yetmişti..."
Siyah, gözlerini tabakta duran yemeğe dikmişti ve çatal ile tabağın etrafında dolaştırıyordu.
"Sevmek dedin de, küçük kız da birini sevmişti, ilk defa birinden değer görmüştü ama o değer de çıkarcı bir olayla son buldu. O küçük kızı kullanarak bataklığın dibine itti. Şimdi ise karşındayım Mavi..."
Mavi derin bir nefes aldı. Uzun süredir elinde tuttuğu çatalı hiç dokunmadığı tabağın yanına bıraktı.
"Neden değişmek için uğraşmadan bu işe devam ettin?"
Siyah da elindeki çatalı masaya bıraktı ve tabağın diğer tarafında duran peçete ile hiç kirlenmeyen dudaklarını ve etrafını siler gibi yaptı.
"Kimse bir çözüm bulmadan sorunu irdeliyor Mavi, tıpkı sen gibi! Denemediğimi düşünüyorsun, denedim. Herkes iş verdi ama çalışmam için değil kendi çıkarları ve menfaatleri için... Birkaç olaya göz yumarak bir müddet çalıştım ama inanır mısın bilmem; şu an yaptığım iş bile diğerlerinin yanında çalışırken yaptığım işten daha ahlaklı! Herkes yaşadıklarından ders alıyor doğru, ama kimse bir diğerinin aldığı derse saygı duyup yardımda bulunmuyor, aksine yeni kurtulduğu bataklığa sürüklemek için elinden geleni yapıyor."
Mavi de elini kaldırarak hesabı istedi.
"Sanırım haklısın Siyah, bu laflarının üzerine bir laf dahi edemem."
Siyah masadan kalkarak üzerini silkeledi.
"Tabii ki de lafımın üstüne bir laf dahi edemezsin. Sen bile beni bu masaya çağırdığında, arkadaş olmak isterken bile kendi çıkarlarını düşünerek hareket ettin. Senin de her gece beni evlerine çağıran insanlardan ne farkın kaldı?mTeşekkürler sözde arkadaşım, bana kimseye güvenmemem gerektiğini yeniden hatırlattın."
Siyah hızlı adımlarla restorandan ayrıldı. Masada tek duran Mavi'nin de vicdanında bir siyah leke oluşmuştu. Artık kendine mavi yerine o da Siyah diyecekti...
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre