Ruhumun mihenk taşını arıyorum bu ikindide
Ye'se gark olma savaşında beynimdeki ifritler
Ki dünyam,umut nehirleri kenarında bir kenttir
İstisnasız,kayıtsız tecelli edilen rahmet tılsımıyla
Terk ediyorum bu kenti çarmıha gerili nefsimle
Şiarı kaymış tebessümlerden,huşusuz namazlardan
Devrimsiz sokaklardan
Başım önde,sebatlı,canı suya kanamış bedevi dirayetinde;
Gidiyorum.
Ki dönüşüm camlardaki buğuya kazınmıştır
Sana izah edemeyeceğim sonsuz bir döngü bu
Bahsetmiyoruz cümlelerle anlatılabilecek bi devinimden
Sade ve safî bir ruh çözebilir bunun gizemini
Ancak firari bir adam yutkunmadan anlatabilir soğukkanlı gidişleri
Çünkü
Kolaydır gitmek,dönüş çıkmaz sokak
Toprakları verimsiz coğrafyaları bir umut deyip çapalamak
Düzen isimli düzensiz savaşlara iştirak,
Emsalidir;
Dönüşler
Bir baharüstü vaktinde
Urgan hücrelerinden kuşlara kavuştuğunu sanan adam
Sabahları rüzgarın getirdiği narin kokuyu soluyamadı hiçbir zaman
Hür bir adam gibi de terk etmedi bu kenti zaten
Bir yükümlülüğü vardı üzerinde her sokak lambasının
Ve kaçış perdesinin altındaki sahte oyun
Yalan bir sûrete bürünen güzergahlar
Herkesten ayrı ama herkesle beraber
Bir rıhtımda huzur bekleyen bekâ içinde gemiler
Çağdaş bir ırmağın suyuna bürünmüşler.
O gemiler ki
Nadir okunan bir kitabın son sayfasında görünmüşler
O kitaplar ki
Hayatın acımasız zümresini sayfalarından sökmüşler.
Gerisin geriye baştan dürülüyor zaman
Tanıdık gelmeye başlıyor köşebaşı
Bir an olsun zilletten kurtulur gibi oluyor insan
Hayır bitmedi
Daha başındayız
Daha küfeye dolması gereken cennet kelimeleri
Daha insanlık namına ölmesi gereken insanlar var
Hayır bit-
me-
ye-
cek-
Hep bir ikindi vaktinde gelir aklım başıma
Güneş toplarken bavulunu,şehrin tozunu toprağını kaygısını
Dağların verdiği o engin edayla
Bitap düşmüş bedenimi alıp giderdim hayallerdeki semalara
Lakin el pençe divandır
Hayallerimi de ortadan ikiye yaran bir sanrı vardır.
Fanuslarda kapalı kalır müşkül gençliğim
Daha çok anlatacağım derde gebe kelimelerim.
Yalnızlık büyük mesele
Bir kenti yalnız terketmek ondan da büyük
Öyle zaman olur ki
Kerpetenle sökerler adamın kaburgasını
Öyle zaman olur ki
Kefeninle arşınlarsın tüm meydanları
Öyle zaman olur ki
İstiflersin tüm elem cümlelerini kasvetli kağıtlara
Öyle zaman olur ki
Zaman olmaz.
Bir uzun patikadır hayatımız
Selamınını esirgemez yeşil giyen abiler
Toprakla söyleriz biz kardeşlik türkülerini
Zaaflar yenik düşürür meramları
Ben terkederken şehrimi bunlar alaşağı edilirdi.
Acı şahlanır zarif bir yürekte dizginlenemez
Bir cevap ister her posta memurundan
Yolcu yola çıkmış ölüm beklemez
Ölüm ki hayatın zirvesidir
Küçümsenemez.
Ziyan olan satırlar arasından bakıyoruz kâinata
Başa gelen her musibete karşı bin muhasebe terazimiz
Bir ikindi vaktinde kurulan mahkemede yargılanıyoruz
Bir de mazide kaybolan düşler kervanında
Kuruntularla yoğruldu her batıl îtikad
Mayalandı,kabardı pişti,yendi
Bir ikindi vaktinde öldürüldü çocuklar
Esrarengiz bir şeklide de değil ha
Alenen,gözünüzün içine,en dibe soka soka.
Kaldırsınlar isterim cenazenin bir ikindi vaktinde
Arkadan kimse ağıt yakmasın
Gönül koymasın kimse hakkım kalmasın
Sonsuzluğa çıkan bir yoldur bu
Bedenim toprak olur da
Davamız bitti sanılmasın.
Olmadı yapmadım
Defalarca durulandımda
Atamadım üstüme sinen sahte kent kokusunu
O lanet öyle bulaşmıştı yakama
Onca kisvenin altında yaşadım farkılaşmaksızın
Yaşamamaksızın
Cehaletin fink attığı her insan bedeninde
Uçurum kenarında
Bir tren istasyonunda
Bir kervansarayda yoğruldu aklım
Bu yazıya 34 yorum yapıldı.
Güzel şiir ve yazılarınızın devamını dilerim.
tutturabiliriz.
teşekkürler.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre