Türkiye’de, dizi piyasasını alt üst eden, değiştiren, ayarlarıyla oynayan çok az çalışma var. Benim aklıma ilk olarak Galip Tekin’in çizgi öykülerinden uyarlanmış, Acayip Hikayeler geliyor. Dizi karakterine aşık olup, gerçekmiş gibi yollara döküldüğümüz dizimiz de Emrah Serbes’in romanından uyarlama olan Behzat Ç. oldu. İşte tamda burada Ercan Mehmet Erdem’den bahsetmek gerekiyor. Türkiye’nin en başarılı uyarlama dizilerinden birinin altına imzasını atıyor. Belki Emrah Serbes ile aynı okul mezunu oldukları için belki de romanı çok başarılı bulduğu için diziye uyarlamaya karar veriyor ve bunuda iyiki yapıyor. Her Temas İz Bırakır ve Son Hafriyat romanlarını, dizi ve filmlere uyarlıyor. Peki Behzat Ç.’den sonra ne oldu da yaptığı birçok çalışma yarıda kaldı ya da yayından kalktı. Ben Ercan Mehmet Erdem’in senaryoculuğunu ikiye ayırıyorum; uyarlama senaristlik ve özgün senaristlik. Şüphesiz Ercan Mehmet Erdem, uyarlama konusunda çok başarılı.
46 dizisi hakkında birçok yazı okudum ve Türkiye’de kulaktan duyma sözlere ne kadar haddinden fazla yer verildiğini bir kez daha anlamış oldum. Dizinin başka ülkeden bir diziden alıntı olduğunu söyleyen hatta Breaking Bad dizisinin Türkçe versiyonu olduğu yazılarını okudum. Tabiki güldüm, geçtim. Çünkü söz konusu olan dizileri izledim, izliyorum. İzlemediği halde nasıl olurda bizim insanımız buna inanır anlamış değilim. Haftalık kime saldırsam da para kazansam düşüncesi ile yazan insanları yazar olarak görmüyorum. Hatta eleştirinin kralıyım diye geçinen gazeteci bozuntusu, reklamcı magazinciler neden araştırmadınız? Eğer gerçekten eleştirmek istiyorsanız okumanız, izlmeniz gerekmektedir.
Ercan Mehmet Erdem’in uyarlama senaryoları daha çok ses getirdi. Genel olarak hepsine tepki oluşmuş olabilir. İnsanları rahatsız edebildi ve bu çok büyük bir başarıdır. Sanat, güzelin yanında çirkini, çirkinin yanında da güzeli verebilmektir.
46 dizisini ilk izlediğimde sanki bir yerden hatırlıyorum bu doktor, yardımcı ilişkisini diye düşünüyordum, bir türlü cevabını bulamamıştım. Devam bölümlerini izleyince acaba bu dizi de uyarlama olabilir mi? Sorusu bende cereyan etti. Kitaplığıma koştum ve ben bu dizinin tonunda bir roman okumuştum dedim kendime ve aramaya başladım. Aradığımı sonunda buldum, birçok benzer nokta vardı fakat uyarlama ya da etki denebilir. Ötesi tutarsız bir eleştiri olur. Dizi henüz çıkmadan ben bunu izledim. Bu yabancı diziden uyarlama sözleri yankılandı. Hiçbir senarist, okulunu okumuş, kendini bu işe adamış hiçbir senarist zaten yapılmış bitmiş bir projeyi ülkesinde, tekrar yapmaz. Bu vakit kaybından başka bir şey değildir. Dikkat edin senarist diyorum. Parasını kazanıp, şarkıyı, türküyü bırakan sahte senarist ya da yönetmenlerden bahsetmiyorum. Uyarlamanın da kuralları, ahlaki boyutu vardır. Bir romanı okuyup, filmini izlediğimizde aslında senaristin romandan ne şekilde etkilendiğini izleriz. İlhami Algör’ün Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku romanını, Ceyda Aşar ve Çiğdem Vitrinel’in beyazperde’ye uyarlamaları olan aynı isimli filmi izlediğinizde ve romanı okuduğunuzda bu söylemiş olduğum senaristin romandan nasıl etkilendiğini izlemiş olacaksınız. Bir romanı birebir aynı şekilde filme ya da başka bir görsel sanata aktarmak başarısız olmasına neden olur. Senaristin uyarlarken kendinden bir şeyler katması gerekmektedir. Özcan Deniz’in Güney Kore uyarlaması dediği aynı filmleri tekrar çekmesi ne kadar gülünç değil mi? Bunlara harcanan para ve vakit ile daha başarılı çalışmalar yapabilirdi. İlla uyarlama yapacaksan da bizim edebiyatımızdan bir romanı uyarlayabilirsin. Mesela Kinyas ve Kayra.
Bu ülkede bazı kitapların, dizilerin, filmlerin, şarkıların nasıl bu kadar çok sevildiğine akıl sır ermiyor. Okumayan bir nesil değil, okuyan ama okurkende ne okuduğuna dikkat eden bir nesil yetiştirmek istiyorsanız önce siz okuyacaksınız. Tarih öğretmeninin polis olduğu, edebiyat öğretmeninin on tane romanı anca okuduğu ülkeden ne okumasını istiyorsunuz onu da anlamış değilim. Bu ülkede başarabilen nadir insanlar var. Onlarında yakasından düşünüz. Çok satmak, çok para kazanmak hiçbir zaman başarı değildir. Bunu her zaman aklınızda bulundurunuz.
Ercan Mehmet Erdem’in senaristliğini yaptığı 46 Yok olan... dizisinin uyarlama bir dizi olduğunu düşünüyorum. Dr. Jekyll ve Mr. Hyde, romanını okuyan birçok isim bu roman ile benzer yerlerini bulabilir. Gerçekten okuyan bir toplum olsaydık bunu ilk başta farkedebilirdik. İskoçyalı yazar Robert Lois Stevenson’ın 1886 yılında yazdığı bu kısa romanın etkisinde kalmış ya da uyarlamış olabilir. Hepimiz birbirimizden etkileniyoruz sonuçta buda çok normal bir etkilenmedir. On bölümlük kısa bir dizi olan Jekyll & Hyde diziside bu romandan uyarladır ve doktorun torunu üzerinden işlenmiştir. Bu dizileri ve romanı okuyan herkes benzerliklerini bulabilir. Evet Breaking Bad ile alakası yok ama Dr. Jekyll ve Mr. Hyde ile çok alakası olduğunu düşünüyorum. Doktor, yardımcı ilişkisi, ilaç kullanımı, çift karakter ve birinin katil, güçlü, sert olması diğerinin daha sakin, düşünerek hareket etmesi. Her iki karakterde de farklı kadınlara ilgi duyması. Benzer konulardır. Burada iki temel eleştiri konusu ortaya çıkıyor. Okumadan, araştırmadan eleştiren yorum yapan insanlara bir eleştiri. Dizi ekibine bir eleştiri. Breaking Bad söylentisini ortaya atanların bunu bilerek yapmadığını bilemeyiz. Sonuçta kimsenin beynine girip gerçekleri dışarıya çıkartamıyoruz. Benim tavsiyem, eleştirirken iyi araştırma yapılması ve etkilendiğimiz eserleri korkmadan söyleyebilmemizdir. Bir kadından etkilenip, koca koca romanlar yazılabiliyorsa, bir romandan etkilenipte romanda yazılabilir. Abidin Dino’nun tablolarından ilham almamış Nazım Hikmet, etkilenmemiş mi? Etkilenmiş hemde bunu üstüne basa basa belirtmiş. Tavsiyem sizde bu kadar kaliteli bir iş başarabilecekseniz sizde uyarlayın, sizde etkilenin bunda yanlış bir şey yok. Zaman içerisinde Türkiye’nin kült dizilerinden biri olarak anılacak. Bizden sonraki nesile büyük bir armağan olacaktır... Katkısı bulunan herkesin eline, kalemine, oyunculuğuna sağlık...
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre