Hayatın boyunca zerre kadar sevilmek yada sevildiğini hissetmek için,iyilik adı altında irmik irmik ördüğün kazağı giydiğinde ve sıcaklığını hissettiğinde,
Meltem gibi ılık ve mayhoş bir hava misali eserken mutluluk ve gülümsemenin verdiği huzurdan tatarken,
Lodosta kağıttan yapılmış uçartma misali sertçe dokunduğun da en narine,
Kopan bir ip yada yırtılan kağıt gibi,bedeninden ruh çekildiğinde,
Karanlığın en karası,aydınlığın en beyazına bulanmak gibiyse gizemin verdiği kaşıntı.
Simgeleri tercüman etmek yada labirentin her bir sokağında kaybolmak gibiyse hayat,
Bazen aşığın sazını dinlerken,omzuna dokunan efkara dönüp bakmak,
Yada yaşlı bir amcanın sandalında tanıştığın nasiyatle bir ömür boyu yol almak.
Kapçılanan köle misali sırtındaki yaralara aldırmadan inadına direnmek,
Oltaya takılmış balık gibi çaresizce çırpınırken,şansın yaver gitmesi,
Sahibinin atacağı kemiği sabırsızca bekleyen köpeğin kuyruğu gibi hareketliyse hayatın.
Yada fırtınaya yakalanmış bir gemi gibi çalkantılıysa,inişli çıkışlıysa piskolojin,
Çizgi filmlerin sonlarındaki gibi kararan ekranın ortasındaki yuvarlak halka gibiyse hayallerin,
Yok olmaya yüz tutmuşken var olmayı arzular gibiyse isteklerin.
Karışık duyguların verdiği ve can sıkıntısından oluşan saçmalama halleri,
Kırmızıya mavi katıp,moraran renk gibiyse anıların,
Yada şuraya mutlu bir ağaç çizelim derken,sonsuza kadar mutlu bir ağaç olarak tabloda kalmak...
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre