Her kız çocuğu için babanın ayrı bir yeri vardır. Hepsi olmasa da çoğu babasına çok düşkündür ve onu kahramanları olarak görürler. Fakat ben öyle değilim. Babama hiçbir zaman çok düşkün olamadım. Diğer kızların babalarına düşkün olmak için bir sebepleri vardır, babalarını sevmek için. Ama ben her ne kadar kendimden ödün vermek pahasına da olsa babama düşkün olmak için bir sebep bulamadım kendime. Düşkün olmak bir tarafa, kendimi ona yakın hissetmek için bile.
Aslında bunun sebebini biliyorum. Kendimi neden ona yakın hissedemediğimi biliyorum ama bunu ona söylemeye korkuyorum. Ben bile bu yaşımda, baba olsaydım sanırım onun yetiştirdiğinden faha mutlu ve özgür çocuklar yetiştirebilirdim.
Babamla genellikle fikirlerimiz uyuşmaz. Ben ne söylersem babam tersini söyler. Beni diğer babalar gibi her zaman korumaya çalışır ama doğru bir biçimde değil. Benim hareketlerimi kısıtlayarak yapar bunu. Beni istediğim şeylerden mahrum bırakarak. En azından kötü bir biçimde dile getirerek.
Bana çok fazla müdahale ediyor ve kendimi hapiste hissediyorum. Tamam, kabul ediyorum bu devirde bir kız çocuğu yetiştirmek hiç kolay değil ama onun yaptığı da beni yetiştirmek değil zaten. Beni eve hapsetmek, kız olduğum için heveslediğim çoğu şeyden vazgeçmek zorunda kalmak ve beni kendinden soğutmak.
Oysa böyle mi olmalı?
Baba dediğin kızı için canını verir, onu korumak için elinden gelenin fazlasını yapar. Onu kısıtlamaz ama yapımlasını istemediği şeyleri de güzel bir şekilde dile getirir. Aynı zamanda bunun neden yapılmasını istemediğini de açıklar. Biz de zaten karşımızda böyle konuşan biri olunca onu anlamak için kendimizi daha çok zorlarız. Bahsedilen şeylerin tamamen zıttını düşünüyor da olsak, kendini bu kadar mükemmel bir şekilde ifade edebilen birisini dinlemek ve anlamaya çalışmak isteriz. En azından kafamızda tartarız. Söylenenlerin artılarını ve eksilerini kafamızda değerlendiririz ve bunu ona açıklarız.
Ve bana kalırsa baba dediğin sert ama bir o kadar da yumuşak olmalı. Tek bir bakışıyla ne hissettiğini anlatabilmeli fakat tek bir tebessümüyle de kızını ne kadar sevdiğini anlatabilmelidir.
Kızını gözetmeleli. Ama cep telefonuna gelen her çağrının ve mesajın kimden geldiğini sorarak değil. Kızının haberi yokkken değil. Aralarındaki bağı öyle bir raddeye getirmeli ki baba, kızı bir şeyi yaparken babasını da düşünmeli. Babasına kendini gözetlendirecek bir şey yapmamalı. Yaptıysa da, babası bunu dile getirmeli. Kızına 'tatlı dilli bir şekilde' onun yaptığı her hareketinden haberi olduğunu ve ne hata yaparsa yapsın kızının yanında olduğunu bildirmeli. Hata yaptığı için kızmamalı. Kız da bundan rahatsızlık duymak yerinde kendini güvende hissetmeli.
Baba-kız ilişkilerinde benim de genellikle en fazla tartışma yaşadığım olay kıyafet konusu. Bu konuda babalara tek tavsiyem kızlarını anlamaya çalışmaları.Onlar da genç kız ve giymek istemeleri çok doğal. Fakat eğer bir baba kızının etek boyuna veya pantolonun darlığına karışmıyorsa bu nasıl yetiştiğiyle alakalıdır ve kimse bir şey söyleyemez. Ama benim babam gibi bunu çok abartan babalar da vardır eminim.
2016'dayız ve çağ eskiye göre çok değişti. Modern ve çağa uygun giyinmek isteyen kızlarımız çok fazla fakat unuttukları bir şey var. Açık giyinmek veya şort giydiğiniz zaman çağa uymuş olmuyorsunuz. Gayet üsturuplu kıyayetlerle de çağı yakalayabilirsiniz. Hem babanızla herhangi bir tartışma yaşamazsınız hem de çağa uygun giyinmiş olursunuz.
Yazımın sonuna gelirken babalara birkaç tavsiye daha vermek istiyorum. Kızınızı sıkmayın. Rahat bırakın ama gözünüz hep üstünde olsun. Arkadaşlarıyla gezmesine, farklı yerler görmesine izin verin ama tamamen de salmayın. Unutmayın, o her ne kadar şuan size bağlı da olsa o sizden ayrı bir birey ve yaşamı öğrenmesi gerek. Siz her zaman onun yanında olmayacaksınız ve şimdiden zorluklarla başa çıkmayı öğrenmeli.
Umarım bu yazı faydalı olur, aksi halde benimle aynı kaderi paylaşan çok fazla kız kardeşim olacak.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre