Aynı dertten muzdarip olanları ,aynı sıkıntı aynı endişeleri ve arkasından aynı umutları paylaşan insanlara ulaşmamızın tek yolu kitap okumaktı tecrübelerimce ,fakat ne yazık ki bu yazarlarla aynı dönemi paylaşamama hüznünü hep taşıyordum. Muhakkak O’nun da yardımıyla dönemimde de bulma mutluluğu yaşıyorum bu aralar, işte bir örneği daha: Sinan Canan ve kitabı 'Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler'!
Yazarı az çok önsözden çözerim deme cüretiyle başlamam, ardından bırakamamam, kitabın altını çizemediğim "tespit gibi tespit"demediğim yer yoktur abartısız. Önsözde de dediği gibi Canan’ın ‘'eğer bir şeyleri tam olarak bildiğini düşünenlerdenseniz burada yazılanlar size göre değildir, çünkü bu kitap bildiği ile yetinmeyenlere yazılmış mektuplardır’'dan referans alarak eğer öyleyseniz bu yazıyı da okuyarak zamanınızı harcamayın derim…
Tartışmalara katılmadığım, kafamın rahat olduğu zamanları ve şuan hemen hemen her konuda kendi zihnimle dahi savaş içerisinde olduğum zamanı kıyaslıyorum da, kavga etmemin(mizin) başlıca nedeni; yanlış, eksik, üstünkörü bilinen kavramlarmış sözcükler(tabii bunu farketmemde kitabın payı büyük).Aynı kavramlar üzerinde konuşsak bile ben "a"desem karşımdaki fikir genelde hep "z" idi. Nedeniyse ya benim o kelimenin anlamını tam anlamıyla bilmemem, ya da karşımdakinin tam anlamıyla bilmemesi.Bu bize çok umursanacak gibi gelmeyebilir ama yazarın "kelimelerimize ve kavramlarımıza gereken özeni göstermediğimiz takdirde, bu kavramları oyuncak edenlerin elinde oyuncak olmaktan kurtulamayız" ifadesi beni umursamaya itti açıkçası.Çünkü bu toplumun anlaşamamasından faydalanmak isteyenler gırla geziyor.Sorunu bulduk, çözüm? Sorunları sıralayıp sıralayıp,çözüme gelince yan çizen ve boşa okumuşluk hissi veren kitaplara zıt olarak bu kitapta çözüm de mevcut.
Her kelimenin (ülkemizde en çok tartışılan: laiklik, milliyetçilik, gericilik vs.) tam anlamı bilinmeli, bilmiyorsan fikir beyan etme ayıplığı göstererek kendini haklı çıkarma davasına gidilmemeli .Yazar Joseph’le tam yerinde bir örneklendirme yaparak ne demek istediğini ‘tıpsal’ olarak ifade etmiştir. İlmi olmayanın fikri olması geleneği belki de ülkemiz için cuk diye oturan bir cümledir maalesef yani diyeceğim o ki ,zorlu bir süreç ama kurtulmak istiyorsak sabır.
Bakalım bunun tıp uzmanlarınca bir hastalık olduğu kaçımızı şaşırtacak? Ülkemizin bana kalırsanız bulaşıcı bir hastalığıdır. İsmi C.T.S! (Yazılışı ve okunuşu aynı olan kelimelerin taban tabana zıt anlamlarda algılanasına neden olabilen, toplumsal katmanların iletişim yollarını ciddi oranda kapatan belirgin bir organik rahatsızlıkla veya beyin hasarlarıyla doğrudan ilişkisi bulunmayan, bilinçli olrak farkında olmasak da günlük yaşamımızı derinden etkileyen bir toplumsal zihin hastalığıdır: Cebredilmiş Toplumsal Söz Yitimi).Ve bu C.T.S’nin belirtilerini yazıp gerisini okuyucunun merakına bırakmak istiyorum. Kimine göre baş örtmek gericilik iken ,bir diğerine göre baştaki örtüyle uğraşmak tam anlamıyla gericiliktir. Bu tür sorunları yaşamayan ikisinden birinin bu C.T.S hastası olduğu bir gerçek. İlerleyen sayfalarda C.T.S’nin nedenleri ve sonuçları , korunma yollarından bahsedilir, en azından herkesin felsefe uzmanı, alim, profösyönel siyasetçi olması sizi rahatsız ediyor ve o duruma siz de düşmemek istiyorsanız veya çevrenizle aşırı fikir uyuşmazlığı yaşıyorsanız ve rahatsızsanız kitap tam da burada başlıyor aslında .
Neden ülkece bu haldeyiz ve neden bu durum sadece bir avuç insanı rahatsız ediyor? Nedeni açık: Zihinsel kontrol! Soru yasaklayarak,eski değerlere saldırarak,kontrollü korku veya toplumsal paronaya ,parasal bağımlılık(gazete,sosyal medya,tv aracılığıyla bir yerleri açmayı cesurluk zannedip önümüze yem atarak) vs. ile yapıyorlar. Bunu kimin yaptığı ve kimlerin izin verdiği herkesçe malum ama hiçbir düzenden yapmamalarını beklemek polyannacılık olur yani iş bize düşüyor kaçış yok. Dahası ‘’bunun bizim beynimize neler yaptığını bilsek ,sanırım hem kendimizce hem de çocuklarımız için alarm çanlarının ne kadar güçlü çaldığını duyabilirdik’’ der Canan.
İlerleyen sayfalarda,neden bir grubun düşüncesini benimsemek zorunda olduğumuz, benim ilahiyat okumam nedeniyle ilgimi çeken örneğin: bir insan hem evrimci hem de müslüman olmaz mı neden 'ya şu ya bu'na girmek zorundayız? Bunun temelinde neler yatıyor? Neden bilime çok değer veren bir kitabımız olduğu halde ,bunu yapanlar aşağılanıyor batıya özenmek(modernist) olarak yaftalanıyor,dahası Darwin neden bu kadar suçlu bize göre?
Hepimizin hayatının bir bölümünde yaşadığı aşkın bilimsel yanlarını,bilim,evrim ve inancın birbirine düşman olmadığını (Kuran ve de kozmolojide deliller sunarak), değişmek isteyenler ve de bilmek isteyenlere tavsiyerle devam eden bana kalırsa tam da bildikleri ile yetinmeyen,meraklı ve belkide en önemlisi bundaki derdinin sadece hakikati bulma-bilme derdinde olan namzetlere göre bir kitap.
Kitap yaklaşık üç yüz sayfa, şuan yüz sayfası bana bunları yazdırttı, daha da yazardım elbet ama kitabın tamamını yazarım korkusu burada bırakmama neden oldu.Böylesi farkındalık yaratarak farklı beyinlere ihtiyacımız olduğunu söyleyen kitabı tanıtarak Canan'a vefa borcu hissiyatımı dillendirerek topluma ufak da olsa faydam olsun istedim ,bildiği ile yetinmeyen ,ilmi olmadan fikir sahibi olmayı ayıp sayan biç avuç insanımız - hasta olmadıkları müjdesini vermek istediğim- , (başta Yazar Sinan Canan) var olun , unutmayın kavga insanlarla kader asrında değil artık ,insan ve kelime arasında.(Cemil Meriç)
Bu yazıya 5 yorum yapıldı.
Üzülerek belirtmem gerekiyor ki yazı yarışmadan diskalifiye olmuştur. Aldığımız şikayetler sonrası yapılan incelemede yazıya "inorganik hit" olarak da bilinen yöntemlerle ziyaretçi gönderildiğini tespit ettiğimiz için yazıyı yarışma kapsamında değerlendiremeyeceğiz.
Konuyla ilgili bir dahliniz olmasa dahi durum, yazıyı yarışma kapsamında değerlendirmememizi gerektiriyor. Bilginize sunar, başarılar dilerim...
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre