Hepimiz kendi hayatlarımızı yaşarken çevremizdeki insanların neler yaşadığından habersiz geçiriyoruz günlerimizi.Her birimiz kendi kutularımıza kapanmış, çevremizde gelişen olaylardan,hayatımızın sadece kötü olaylardan ibaret olmadığından ve aslında dört bir yanımızın güzelliklerle çevrili olduğu ayrıntısını atlıyoruz. Oysa her yeni günümüz bir öncekinden daha güzel geçebilir, daha mutlu, daha verimli,stressiz, insanlarla iyi iletişim kurduğumuz ve iyiyi düşleyip, iyiyi yaşadığımız… Ancak bunun sadece bir yolu var. ‘ geçmiş geçmişte kaldı ’.Bizimde zor günlerimiz oldu, üzüldük, kırıldık, yalnız kaldık belki bir çok insan gibi. Eğer geçmişte yaşadıklarımıza takılı kalırsak ileriye doğru adım atamayız. Çünkü geçmiş her adımda ayağımıza takılan bir taş parçasıdır. Bizi lerlemeye çalıştıkça bizi yavaşlatacak ve hatta durduracaktır.
Böylelikle her denemeniz başarısızlıkla sonuçlanacak ve sizi mutlu sondan bir adım daha uzaklaştıracaktır çünkü umudunuzu yitireceksiniz, iyi günlere, mutlu sona olaninancınız her geçen gün azalacak ve gün geçtikçe eriyip bitecek. Bittiği zamanne olur? Hadi bir düşünelim. Mutlu son, sizin hedefinizdi ama artık birhedefiniz yok. Hedefi olmayan gemi nereye varabilir? Amaçsız bir insan dünyaya nasıl bir katkıda bulunabilir? Hedeflerimiz bizi başarıya götürecek olan yoldur. Başarılarımız ise istediğimiz bir işi tamamlamanın mutluluğunu bize yaşatacaktır. Mutlu olan bir insan hayattan daha ne isteyebilir ki? Hayatımızda yaşadığımız problemlerin birçoğunun kaynağı mutsuzluktur. Mutsuz olan bir insan, insanlarla iyi geçinemez, tahammülsüzleşir, bencilleşir, hırçınlaşır ve önce kendisine sonra çevresine zarar vermeye başlar. Çünkü o mutsuz bir insan, çevresindeki hiçbir şeyden keyif almaz, hiçbir şey ona eski tadı vermez çünkü o insan her şeyden öte yaşam sevincini kaybetmiştir. Fakat hayattan beklentilerimizi kısa tutarsak mutlu olmamız daha kolay olabilir. Mesela mutlu olmak için dev holdinglerimizin olmasına, ya da o çok sevdiğimiz sanatçının konserine en önden bilet almamıza gerek yok. Elbette ki bunlar bizleri mutlu eder ama her zaman yaparak mutlu olabileceğimiz şeyler değil bunlar. İnanın bana küçük şeylerden mutlu olmayı öğrendiğimiz zaman hayat bizler için çok daha kolay ve zevkli olacaktır. Parka gidip salıncağa binin mesela, çocukça demeyin sakın, zaten en büyük kaybımız içimizdeki o çocuğu kaybetmekti. Veya annenizin evde sakladığı abur cubur zulasını bulduğunuzu düşünün, çimenlere uzanın, yıldızları izleyip hayallere dalın ya da bir pamuk şekerden kocaman bir ısırık alın. Bunlar şuan gözünüze çok komik geliyor olabilir çünkü bizler böyle şeylerden mutlu olmayı bıraktığımızdan beri doyumsuz olmaya başladık. Bizim için mutluluk en pahalı ayakkabıyı almak veya o son model telefonu elimize alıp herkese hava atmak oldu. Ama maalesef ki bu gerçek mutluluk değil. Her gün yepyeni bir şey çıkıyor ve hepsini almaya paramız yetmeyince mutsuz oluyoruz. Mutluluğun formülü maddiyat olamaz çünkü maddiyat gelip geçicidir. Mutluluğun formülü nedir diye soracak olursanız da, vereceğim cevap şöyledir, anı yaşayın, geçmişi geçmişte bırakın ve elinizde olmayanlar için üzülmek yerine elinizde olanlar için mutlu olmayı seçin.
Ne zaman öleceğimizin bir garantisi olduğunu sanmıyorum. Belki şu satırları yazdıktan hemen sonra balkona çıkacak ve bir baş dönmesiyle kendimi aşağıda bulacağım. Belki yarın okula giderken servis kaza yapacak ya da belki 80. Yaş günümde kalp krizi geçirip öleceğim. Son bir ay ömrünüz kaldığını duysanız ne yaparsınız? Muhtemelen önce çok üzülür, ağlar belki isyan eder sonra da son günlerinizi sevdiklerinizle mutlu geçirmeki stersiniz. Ama belki bir aylık ömrünüz bile kalmamıştır. Yani demek istediğim her gününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın. Çünkü her gününüz son gününüz olabilir. Kendinizi üzmeyin, çevrenizdeki insanları üzmeyin, kalp kırmayın, anı yaşayın ve şuan nefes aldığınız içi bile binlerce defa şükredip mutlu olun. Hayat bazı şeyler için çok kısa. Af dilemek için mesela, arkadaşınızla okul çıkışı kavga ettiniz ve kalbini kırdınız onu yarın göreceğinizin bir garantisi yok, son anlarınızı küsmü geçirmek istersiniz veya akıllarda kötü biri olarak kalmak ister misiniz? Hayır,hiçbirimiz bunu istemeyiz. Arkadaşlar,hayat çok kısa bir zaman gelir ki her şey için çok geç olabilir. Kırdıysanız gidin özür dileyin, seviyorsanız gidin konuşun, yapmalıyım dediğiniz ne varsa yapın kendinizden geriye pişmanlıklar bırakmak yerine vicdan rahatlığı bırakın. Cemal Süreya'nın da dediği gibi ’hayat kısa kuşlar uçuyor’.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre