Çannakkale İzinde

Okullar kapanmış, o dört gözle beklediğimiz yaz tatili girmişti.Okulun olmamasına mı sevineyim yoksa üniversiteye bir sene kalmasına mı üzüleyim hep düşünüyordum. Haziran ayı bitmişti. Temmuz ayı gelmiş ve tatil için memleketim Hatay’a gitmiştik. Sıkıcı bir tatil geçiriyordum. Sürekli ders çalışma ile geçen yaz tatiline bir ay ara vermiştim. Yaz tatilinde arkadaşlarımla sürekli irtibat halindeydim. Aramızda bir konu açıldı. Çanakkale gezisi. Arkadaşlarım benimde katılmamı istediler. Onları kıramadım ve başvurumu yaptım. Gideceğimi hiç düşünmüyordum. Kaderimizde varmış. Rabbimiz bize o mübarek yerleri, o her toprağı kanla sulanmış mübarek yurdu tekrar göstermeyi nasip etti. 3 sene önce böyle bir gezi yapmıştım. Bu geziden kalan sararmış hatıralarımı tekrar yeşertecektim adeta. Çanakkale benim için fazlasıyla anlam ifade ediyordu. Aziz milletimiz orada tüm dünyaya bir ders vermişti. Yüreğimizin son parçasına kanımızın son damlasına kadar savaşacağımızı tüm düşmanların beynine kazımıştık. Hayatımdaki en büyük gayelerimden biridir Subay olmak. Her günümü bu istekle geçirip. Belki bende Seyid Onbaşı gibi, Yahya Çavuş gibi, Ömer Halis demir gibi bu vatan uğruna bu dava uğruna şehitlik mertebesine ulaşabilirim diye düşünüyorum. Memleketten dönmüştüm ara vermekten çalışmalarıma başladım. Bu gezi benim kim olduğumu , ne olduğumu, bu hayattan nasıl yozlaştığımı, bastığım her karış toprağın ne derece paha biçilemez bir nimet olduğunu bana hatırlatacaktı. Heyecandan zaman geçmez oldu. Son gün çok değişik duygular içerisindeydim. Onlara layık , bütün şehitlerimize layık torunlar mıyız diye hep kendimi sorguladım belki cevaplayabilirdim ama yapamadım. Ve o sabah ! 28 ağustos’u 29 ağustos’a bağlayan o gece saat sabahın dördü. Tüm insanlar uyurken onların yataklarında rahat uyumasını sağlayan insanların kim olduğunu öğrenebilmek için yola çıktım. Havalimanına varmıştım hala heyecanlıydım. Arkadaşlarımın yanına gittim. Hepimiz heyecanlıydık. Uçağımıza bindik. Çok uzun bir yolculuk geçirdik. Kalacağımız yurda varıp yerleştik. Dinlenmeye geçtik. Günümüzü boş geçirdik. 30 ağustos Zafer Bayramı gelmişti. Böylesine mükemmel bir günde böylesine mükemmel duygular yaşayacaktım. Sabah yola çıktık. Rehberimiz konuşmaya başladığı andan itibaren tüylerim tiken tiken olmaya başlamıştı. Bunu engelleyemiyordum. Çünkü anlattığı insanlar insan değil adeta şehit olmak için can atan kişilerdir. Kendimde bu özelliği acaba ben yapabilir miydim? Kafirlerin gemileriyle boğazı sarmış bir durumdayken 300kg’lik bir mermiyi kaldırabilir miydim? 60 askerimle kafirlere ağır zayiat verdirebilir miydim? Bunların hiç birini yapamazdım belki, ama onlara layık bir vatan evladı olabilirdim. Bu toprakların değerini daha çok anlayabilirdim. Boğazın yanından geçiyorduk manzaraya dalmıştım. Bu manzara benim sıradan bir manzara değildi. O derin mavi sular sanki bana bir şey anlatıyorlardı. Benim rahat yaşayabilmem için ne kadar insana mezar olmuşlardı. Kana bulanmıştı bu manzara. Benim ruhumu alıp götüren, güzelliğiyle beni benden alan bu denize kaç kişi bizim için ruhunu feda etmişti. Benim bu güzelliği yaşamam için kaç bin kişi çoluğunu, çocuğunu,evini, barkını tek dakika düşünmeden ‘’ezan dinmez bayrak inmez ‘’ naralarıyla ‘’allahu ekber’’ gücüyle ‘’ vatanıma canım feda, vatanım için bu yalan hayata evlada ‘’ düşüncesiyle kaç kişi canını vermişti.Tam tamına 253 bin yazarken bile tüylerim diken diken oluyor.253 bin vatan evladı.Lise okuyan talebeler ellerine silah almıştı liseler o sene mezun veremememişti hepsi bizim içindi. Tabyaları geziyorduk Seyid Onbaşı beni benden almıştı.Gemiler boğazı sarmışken top atması gerekiyordu ve topu kaldıran mekanizmanın bozulması sebebiyle top kaldırırlamıyordu.Can havli ile topu Seyid Onbaşı savaş sırasında kaldırmıştı.Bu iş güçle olabilecek bir iş değildi .Askerimizde bulunan o vatan aşkı , İman aşkı düşmanları yerle bir eden başrol oyuncuları idi. Acaba bu duygular bizde bulunuyor mu diye ne zaman kendimiz sorguladık tek sorguladığımız annemizin yaptığı yemekler mi ? Şu güzel değil , Şunu beyenmem yok o benim midemi bulandırır. Çannakkalede askerlerimiz aç karınla savaşıyordu .Kuru ekmek ile besleniyorlardı.Doymak için değil Ayakta kalmak için yiyorlardı. Bu vatan elden gitmesin diye uyumuyorlardı.Ağızlarında 2 kelime vardı sadece Vatan Sağolsun. Nasıl bir milletin torunlarıyız. Bu ruhun ve Böyle askerlerin nesli olduğumuzu 15 temmuz Butun dünyaya gösterdik. Kahpe avrupaya bunu öğrettik. Kimse Türk Milletiyle aynı cümleye bile giremez.Bunu herkes böyle bilecektir. Vatan sevgisi imandandır . Günümüzde askerlermizi dinsiz olarak yetşirmeye çalışanların yaptığı fiiliyat Aziz şehitlerimize Bir ihanet hükmündedir.Unutmayalım ki hakiki imanı elde eden adam Kainata meydan okur. Arkadaşlar son sözlerim olarak değerimizi bilmemiz gerekir.Ne pahasına bu gunlere geldiğimizin farkına varmalıyız 3 Kıtaya hükmetmiş Bir imparatorluğun torunlarıyız.Peygamberimizin geleceğini haber veren Padişahın torunlarıyız.Gittiği yere sevgi saygı hoşgörü Huzur götüren bir milletin torunlarıyız.Hiç bir yeri sömürmemiş,kötülüğe mezar kazmış bir imparatorluğun torunlarıyız.Çağ açıp çağ kapatan Padişahın Torunlarıyız. Ne olduğunun farkına varmayan veya at gözlüklerini çıkaramamış arkadadışlarımızı uyaralım ve anlatalım. Böylesine bir milletten gelmek Bizim için bir onurdur. Bu kutsal toprakları her vatan evladının görmesi gerekmektedir. Bu kutsal topraklarda hal ve hareketlerimize dikkat etmemiz gerekmektedir. Unutmayaalımkı arkadaşlar merminin mermiyle çarpıştığı savaşı vatan aşkıyla İman aşkıyla sürdüren,Düşman askere acıyıp onu pansuman edip cephesine götüren şefkat abidesi bir milletin torunlarıyız.Unutmayalım ki böyle bir vicdana sahip olmak hiçbir millete nasip olmaz . Bu kutsal askerlik mesleğini devralmak niyetiyle Allaha Emanet olun. Vatan Sağolsun. Vesselam…