Kendimizi yeterince tanıyor muyuz ? Korkularımızla yüzleşecek kadar cesaretimiz var mı ?
Bu sorular hayatımın her köşesinde mıh gibi aklımda bir türlü atamadığım ta ki 26 yaşıma geldiğimde birden yüzleşmek istediğim sorular, kendimi tam anlamıyla objektif olarak yüzleştiğim bir evre oldu.
Kendimi hep farklı hissettim. Farklı olmaktan kastım ise yenilmez/yıkılmaz olduğumdu. Aksi olduğumda güçsüz olacakmışım gibi... Ayrıca toplumsal yargılar ve kendi içimde bastırdığım bütün o insani hislerim/duygularımdan uzak. Bu şekilde daha iyi olacakmışım gibi hissettim bir kaç yıl bu şekilde yaşadım. Gayet güzel gidiyordum ta ki çok fazla kırılana kadar...
Her şey ‘ Nasıl daha iyi olabilirim’ ile başladı..
Bir birey olmak çok ama çok büyük sorumluluk getiriyormuş. Liseden çıkıp üniversiteye başladığımda çok büyük hayallerim yoktu. Tatlı ve masumane düşüncelerim vardı.Her birine ulaşmak için ne gerekiyorsa yaptım. Genç ve sosyal olmanın faydaları galiba bu.. Doğal dengeyi sadece ‘ biri ölür birisi yaşar’ olarak sanırdım fakat bu en minimalize edilen haliymiş. Bu da bana ‘ Hayatta hiç bir şey göründüğü gibi değildir.’ sözünü anlamama itti. Doğallık hayatın her evresinde, gününde,saatinde,dakikasında kısacası nefes aldığım her anda gerçek olduğunu gösterdi.
Nasıl ifade ederim bilmiyorum fakat yüreği güzellik ve iyilikle dolu olan kişiler özeldir. Onlardan çok yok bu hayattan bir kısmının ait olduğu yerler var bir kısmı hala bir yıldız gibi kalabalığın içinde parlıyor ve bir kısmı var onlar ise zamanla yitip giden adeta bir tüy gibi havada süzülerek ebedi yalnızlığa sürüklenmiş.
Tanıyabildiğim insanlar arasında bir elin parmaklarını geçmeyecek sayılı kişiler var ki diğerlerinden ayrılıyor. Sade ve muhakeme gücü kuvvetli aynı zamanda gerçeğin arkasında kalanları görebilen...En sert tartışmalarımızı yaşasak bile sonunda yan yana durabildiğim kişiler.
Ve hayatım sadeleştikçe yanımdaki arkadaşlarıma baktım. Her bakışımda daha da azaldığını fark ettim. Bakmaya dahi tenezzül etmediğimde ise çok az kişi kaldığını hissettim. Bu nokta da ise dostluğumun kıymetini bilenler ve bilmeyenlerin ayrımını yaptım.
Her tanıdığım kişi hakkımda ‘ Sen çok iyisin’ dedi. Tebessümle karşılıyorum sadece bu sözleri. Benim iyi olmam ya da kötü olmam değil mesele birlikte ne kadar iyi olabildiğimizde. Beni çok iyi tanıdığınızı düşünebilirsiniz ama yanılabilirsiniz. Çünkü ben kendimi ne kadar açarsam beni o kadar tanıyabilirsiniz. Her açmamda ise acımazsızca kırıp döktünüz. Bazı önlemler alsam da ne fayda sadece acıya karşı bağışıklık kazanmama neden oldunuz. Aslında üzücü bir şey olmasına rağmen ayağa nasıl çabuk kalkabileceğimi gösterdiniz. Teşekkür ederim...
Herkes çocukluğuna geri dönmek istiyor. Hayatın her anında içindeki çocuğu yaşatabileceğini bilmez. Bilse de zor gelir bunu hayatıyla birleştirmeye hayal etmek daha kolay ve çabasız. Emeklerken koşmak ister, çocukken büyümek ister,büyüdüğünde çocuk kalmak ister. Peki hayatın hangi anını yaşamak ister ? Hayatı yaşamak...
Ben göründüğü gibi sert ve hissiz birisi değilim... Hissediyorum, içimde fırtınalar kopuyor...
Benim fırtınam da pusulam ‘umut’. Hayat ise açık denizim.
Peki sizin ne ?
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre