Geçmiş Aslında Bugünümüzde

Image title

Duygu durumu haftadan haftaya, bir günden bir güne hatta bir saatten bir saate değişebilen biriyim... Sabah uyandığımda gayet uykumu almış, tempolu, ev içerisinde koşturan bir haldeyken ; evden çıkma saatinin yaklaşması ile hafif bir hüzün çökmeye başladı. Aslında yorucu bir gün olmayacak bir aksilik olmazsa. Ama yine de şu resimde yer alan kedi gibi saatlerce pencereden boş boş bakabilecek haldeyim. Bir şey mi oldu canımı sıkan? Hayır...Sadece arada içime çekilebiliyorum ve bu kendimi bildim bileli olan bir hal. 

Her şeyin rutinliğinden şikayet edebilirim şu an. Evden çık, kapıyı kilitle, alt kata uğra gideceğini söyle, ihtiyaçları var mı sor, 5 dakikalık olan ama yol durumu sebebiyle yorucu olan yolu geç, çalıştığın yere ulaş, çalışanlara selam ver, odaya çık, etrafı bir düzelt, bilgisayarı aç, günlük planına bak, maillerini kontrol et ve zil çalması ile birlikte çalışmaya hazırlan. Şimdi şikayet ediyorum ama şöyle bir gerçek de var ki birisi çıkıp "haydi mavili kız  sana yeni bir iş, yeni bir sorumluluk, yeni bir mekan" dese , on kere düşünür, stres olur, gecelerce yeni durumu düşünürüm.  Mavili kız biraz zor anlayacağınız. Nazının geçmediklerine çok çok ılımlı, nazının geçtiğine ki -o da bir kaç kişi -  biraz zorlamalı.

İnsanın şimdisinde geçmişin etkileri görülüyor mutlaka. Karakter oluşumu 0-4 yaş evde geçen süre diyorsak, şimdinin oluşumu da aklının erdiği zamandan , şimdiden bir salise öncesine kadar ki süre... İstediğin kadar yaşadığın olaylara karşı güçlü olduğunu iddia et, öyle bir zaman geliyor ve öyle bir tepki veriyorsun ki, kendin de fark ediyorsun bunun sebebi bu diye. 15 yıl önce kanser hastalığına yakalanan birinci dereceden akrabamın ağır tedavi sürecine şahit oldum. Her dakikasına, her anına. O zamanlar çocuk olmanın verdiği bir duygu ile büyük korkular yaşamadığımı düşünüyorum. Hatta zihnimizin bizim için oluşturduğu bir savunma mekanizması, 4 yaşında yaptığım gezileri hatırlamama rağmen 15 yıl öncesinde evin içinde yaşanan ameliyat, ilaç vb telaşları hatırlamıyorum. Geçen aylara kadar benim belleğim o günleri silmiş, ben çok etkilenmedim diye ortalarda dolaşırken, sosyal medyada bu hastalığa yenilen bir takipçiyi gördüğüm an her sey döküldü gün yüzüne. Bilinç düzeyine çıkmasa da bilinç altımda neler varmış kı saatlerce ağladım. Günlerce bana da olacak diye dolandım. Arkasından başka bir vefat, arkasından bir diğeri derken, kendi kontrollerimi yaptırarak böyle bir durum olmadığını öğrendim ve biraz rahatladım. Fakat o günlerde ki güçlülüğüm, daha doğrusu sandığım güçlülüğüm aslında kurduğum bir hayal, edindiğim bir rolmüş. Şu an mı nasılım? Günlük yaşantım içinde o korkum yok oldu. Ama vücudumda herhangi bir anormal bir durum olduğunda yine içimden bir ses korkutup yokluyor beni, acaba diye . Bu bir psikolojik rahatsızlık diyor olabilirsiniz. Evet kontrol edemeseydim sıkıntılı bir sürece girebilirdim ama ben mavili kızım. Mavi inanç demek, güven demek, tevekkül demek, başımıza gelen ya da gelecek her seyi sınavdan saymak demek. 

O zaman durmak yok, düşünmek yok, kafamızı kaldırıp gökyüzüne bakıyoruz. Bulutların arasından grimsi maviliğe bakıp sahip olduğumuz her sey için şükrediyoruz. İyi ki varız, iyi ki insanız!!!