Kırgınlığın verdiği sessizlik gibi içim.
Ciddiyetin verdiği soğukluk gibi
Hırçın okyanuslar gibi
Kendini anlatamayan bebek gibi...
Yalnızlığın doğuşun da,çaresizliğin güneşi gibi içim.
İsyan mahkemesinde dilsiz ve hareketsiz kalmak gibi.
Çatık kaşların baskısını hisseden,masum gözler gibi.
İyi niyetin suistimali gibi.
Kaçen trenin arkasından umutsuzca koşmak gibi içim.
Pes edenler mezarlığın da umudu arayan ruh gibi,
Otobüse binerken oyuncağını düşeren çocuk gibi,
En sevdiğini uğurlarken,omzunda biten özlem gibi,
Hüznün verdiği acıyla,gözlerinden dökülen yaş gibi içim.
Bir kaç pedaldan sonra,yere yapışmak gibi,
Son baharda özünden kopup rüzgarda savrulan yaprak gibi içim.
Nereye konacağına karar vermemiş kelebek gibi.
Korkunun verdiği telaşla,istemsizce söylenen şarkı gibi.
Bir tuhaf bu aralar içim.
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre