Bir yangının kor alevinden, bir süngünün ışıldayan sinsi ümidinden
Devşirmiştik biz kölesi olduğumuz yarenlikleri…
Bu yarenlikler sonradan çılgına çevirdi bizi
Bir şiirde saklıydı her zaman, elime kalemimi alıp aklımın ucundan kıyısından geçenleri kovalamak…
Tek bir dizede belli olurdu ve sancısı biterdi döngülerimin
Döngülere dönerdim yeniden, en başından, dört mevsim olurdum sevince!
Hep ben anlatırdım, hep ben severdim çünkü… karşımdaki sevemeyince…
Birden çalardı kapımı çocukluk düşlerim; tiksinirdim, utanırdım
Kapı önünde hoyrat ellere bırakırdım ama aslını kendime saklardım
İşin aslı “böyle olması gerektiydi” hep, sanki Tanrı onlarmış gibi…
İşin tuhafı da olması gerekenler böyle veya öyle olmadı hiç!
Sevişirdim, mutlu olacağıma inandığım günlerin düşleriyle
Severdim, gökyüzünün bebeksi maviliğini görünce…
Geçit vermezdi sızılarım, önüne geçemezdim misal karabasanların
Ve iki üç kelime sonrası son durak olurdu, bilmezdim
Yalvarırdım, yakarırdım; canımdan can verirmiş gibi gelirdi pürmelal şiir yazma isteyişleri; gocunurdum limoni sarı güneşe
Yasaklıydım zira, benden olmazdı aşık bir şair…
Yangılıydı kör bıçak isteklerim, umurunda olurdu bazen bunlar dağın, taşın, arşın, çiçeklerin
Otuz sayfa şiir okuduktan sonra kendime gelirdim, yüzüstü
Bilmezdim hiç, bilmez doğmuştum, kör sakin
Çok sonra çağırdılar beni Zerdüşt koylarına
Sinsi kalabalıklar içinde bir gül misali
ya da zan ederken bizzat zan olmanın ta kendisi.
Çok kırıldık çünkü çok bekledik hep, ihtimaller vardı
Bizi birilerinden, bir yerlerden kurtaracak bir Süpermen!
Elime tutuşturdular direnişçi meşalesini, kendimi bile bilmezken
Kadın olduk, bayana çevirdiler sonra ve çıkar peşindeydiler
Anlamadılar sürdü gitti bir hayat
Dinlemediler etti eyledi bu hayat
Bilmediler hiç, bilemezler de bundan sonra
Çok olduğumu, çok yapıldığımı, çok doğduğumu…
Sevebilemezler hiç beni ve tek tek…
Ansızın uykular bölündü rüyalarından bölük pörçük
Elimde tükendi tükenecek bir tükenmez kalemle
Başucumda eril sayfalara kazıdığım dişiliğimin
Kokusunu alır köpekler, gece havlamaları bu yüzden
Sinerim bir köşeye, tırstığımızdan değil
Sineme çekerim hep, böyle olmalı bu
Çünkü aşıklar ehlinde dile yer yok!
Zaman var ya da yok
dilimde kalmışların acısını çıkaramadım.
Kör sevgi kurşunlarının hedefi olmuş ruhum delik deşik
Annem sessizce başını önüne eğmiş
Patiskalardan eğri büğrü şekillerle dikiyor, yamıyor beni
Kirli, durgun sulara inat yaptık bugün, sabahladık
Kaldırım taşlarına vururdu, olmak istediğimin akisleri;
Ha gayret insan olduk derken…
Bir gün ansızın çaldılar kapı pencere ne varsa
Yasaktı sokaklara çıkmak
Balkondan başını uzatanlara laf gelirdi, kuyruk sallıyor diye erkeklere
Tükenmezdi bir şiir ama sade bir rubai dökerdim
Düşündüklerim içimde saklı kalırdı, dökmeyi yapamazdım.
Suskunduk, zina ediyor sanıyorlardı bizi
Çok zorlanırdım; görüp de söyleyemeyince, duyup da anlatamayınca
Yaşayıp da hiç yaşamamış gibi davranmam gerektikçe, zorlanırdım
Çünkü yaşımız tutmazdı bizim…
Diyemezdim ki; “beni benden aldılar, kendilerini yerime koydular bir bir”
Diyemezdim ki; “ortaya çıkan bazen su misali bendir
Bazen de hiç bilmediğim, kızarken bile ağladığım içten içe
Nedenini sorgulamaktan vazgeçmediğim kendileridir…”
Ansızın çöker bulutlar, ansızın geçer zaman
Biz kalırız aynı yaşta, onlar büyürler daima
On sekizine yeni basmış bir insan bunu diyebilir mi, haşa!
Lakin aşık bir şairken yaşların önemi kalmıyor hayatta
Hiçbir zaman bunu konuşamadım onlarla…
Bu yazıya 3 yorum yapıldı.
İnsanoğlu karanlıklar, acılar, zorundalıklar içerisinde kaldı... Kah oturduk, kah ağladık. Sonra akıttık ya acıları, mürekkeplere sarmalayıp; kurtulduk. İçimizde bir kapı aralandı sanki. Bir ışık, bir umut, bir sevinç...
Acılara başarılarımızı, ulaştığımız erginliği, bahşettiği tecrübeleri borçluyuz. O da bize gülücüklerimizi borçlu. Fakat yer göğe çıkıp bütün hesapların zamanı geldiğinde ödenecek her biri. Her göz yaşı, her mimik, her hıçkırık...
Dilara, acılarına minik buseler kondurdum. Bana bu enfes yazıyı okuttuğu için.. Kalemine sağlık...
Ve yine uzun acılardan aldığım dersler sonucunda fark ettiklerime dayanarak şunu söyleyebilirim.: Yazı beğeniliyorsa biri tarafından, o vakit yazan ile yazıyı beğenen duygudaş(aynı duyguyu yaşamış ve yaşayan) insanlardır diye düşünüyorum. Teşekkür ederim, kıymetli zamanınızı, bu yazdığımı okumaya ayırdığınız için...
Tebrik ederim
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre