Ne kadar tanıyoruz birbirimizi? Ne kadar saygılıyız birbirimize? Ne kadar uyuyoruz kendi yarattığımız, içinde bulunduğumuz toplumun kurallarına? Tanıdığımız insanlara mı saygılı olmalıyız, yoldaki yabancıya mı? Sevdiğimiz midir saygıyı hak eden, kavga ettiğimiz tartıştığımız biri mi? Bizimle aynı görüşte olan kişi midir saygıyı hak eden, ayrı dünyaların insanı olarak nitelendirdiğimiz farklı dünyalara sahip kişiler mi? Peki, nedir saygı?
Türk Dil Kurumu saygı kelimesini açıklarken şöyle bir ifadeye yer vermiş: başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu. Diğer bir tanımı ise; ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu.
Başkalarını rahatsız etmek yalnızca gürültü yapmak, taciz etmek (sözlü veya fiili), ve benzeri şekilde yapılan hareketler midir yoksa sözlü olarak kötü söz söylemek midir? Ya da karşıdakini kıracak herhangi bir hareket midir?
İkinci tanıma göre; sevmediğine saygı göstermeyeceksin, yanlış mıyım? Tek ben mi böyle anlıyorum bilmiyorum. Ama açıkça sevgi duygusu olarak belirtilmiş. Peki saygı bir duygu mu davranış mı tutum mu? Bazı durumlarda saygıyla eşdeğer anlam ifade ettiği belirtilen kibarlık, görgü gibi karşımızdaki insanlara olan davranış şekli mi, yoksa hal ve hareketlerden doğan anlamı taşıyan tutum mu, yoksa da sevgi, nefret gibi hissedilen bir duygu mu? Benim fikrim saygının bir tutum olduğu yönünde. Düşünsenize işyerine gittiğinizde patronunuza sevgi hissetseniz de sarılma ve belirlenen kurallar çerçevesinde tokalaşır belki de yalnızca başınızla hafif bir selam verirsiniz yani bir hal ve hareket içerisinde davranır ve bu hareketle sizin duygularınızın anlaşılmasını istersiniz.
Bir soru daha. Ülkemizin bu zor günlerinde biz nasıl bir tutum göstererek saygılı davranıyoruz? Kimi ne kadar dinliyor ve tutumuzu, saygımızı belli ediyoruz? Hazır 14 Şubat heyecanı, koşuşturmasından sonra yeni soluk alırken bunu da bir ‘kamu yararı’ çerçevesinde düşünsek mi milletçe?
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre