1) Bilmek, bilginin işlenmiş ama hareketsiz (durağan) halidir. Bilgiye ulaşma yolundaki çaba, insanın salt bilgiyi işleyerek (süreç) bir sonuç çıkarmasıdır. Burada bir o kadar mühim olan insanın göstermiş olduğu zihinsel/bilişsel çabasıdır (gayretidir). Çünkü zor /zahmetli olan, bilgiye ulaşman değil (sonuç), bu süreçte ne kadar çaba sarf ettiğindir.
2) Bir çocuğun canı yandığında, acısını saklayabiliyorsa / Bir anne tek bir damla gözyaşında, susabiliyorsa geçmişi ve geleceği adına / Bir sevgi öldürebiliyorsa diğerini sessizce / Bir patron acımadan sömürebiliyorsa işçinin emeğini / Zalimin karşısında, bir insan sustuğunda acıyabiliyorsa vicdanı / 'Dünya dolusu' güzel hayatlar sadece bir beklenti uğruna çirkinleşebiliyorsa / Kör ve sağır yerde / İşte şimdi / Bir kelebeğin kanat çırpışı kadar sessizleşti dünya...
3) Çoğu insan Tanrı'ya inandığını söyler. İnanmak, düşünce eylemimizin bir sonucu olarak var olur ve sonuca inanmak bir o kadar kolaydır. Önemli olan Tanrı'ya duygusal olarak bağlanmaktır. Tanrı'ya duygusal olarak bağlanan birisi, hem düşünce eylemini (süreci) hem de sevgiyi (duygusal eylemini) birbiri ile bağdaştırır. Böyle olan insan, yaptığı kötülükte sade 'id'ini doyurmakla kalmaz, yaptığı eylem sonunda 'ego'sunun ve 'süperego'sunun sesine kulak verebilir ve tüm bunların sonucunda vicdanın sesini işitebilir.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre