‘Sence?’ dedi adam kadına.
Peki neydi kadına göre? Evet miydi hayır mıydı? Tamam mıydı devam mıydı? Düşünemiyordu. Beyninde bir ağırlık varmışçasına donakalmıştı. O yükü taşıyamıyordu. Düşünmeye çalıştıkça ağırlık artıyordu. Bir an geçmişe daldı. Bunları hiç düşünmediği zamanlarda buldu kendisini. Yalnızca koku ve tat vardı aklında. Beraberliklerinin kokusu birlikteliklerinin tadı vardı. Ne dese ne tarafa dönse aynı sonuç çıkıyordu. Mecburlardı bunu yapmaya. Ama korkuyordu. Üzmekten korkuyordu. Belki de etrafın söyleyeceklerinden korkuyordu.
Son sözü kadına bırakmanın ağırlığı vardı adamın içinde. Dudaklarından dökülen her söz sadece kadını değil onu da yaralamıştı. Yalan değildi söyledikleri ama çok acıydı. Kaçıştı aslında son sözü kadına bırakmak. 6 yıldır kaç kez son sözü söylememek için çırpınmamıştı ki? İktidar konumdaki kadınını bazen sırf sinirlendirmek için aksini söylerdi ama son sözü yine bir şekilde kadının istediği gibi olurdu. Ve yine son kez kadına bırakmıştı son sözü. Ya tamamdı ya da devamdı.
Kadın annesine küçükken nasıl doğduğunu sormuş annesi de ‘babanla birbirimizi çok sevince Allah daha çok sevelim diye seni gönderdi’ demişti. Peki sevdiği adamla evlenen annesi onu neden en sevdiğinden, daha da seveceği küçük yaratıklardan mahrum bırakmak için uğraşıyordu? Duraksadı kadın tam cevap verecekti ki durdu. Ailesine ihanet olmayacak mıydı bu? Tamam derse üzülmeyecek miydi annesi?
Adam da kadın da boş bakışlarla aralarında duran içerisinde sadece 2 mermi olan tabancaya baktılar. Sonra birbirlerine. Son bakış olabilirdi bu ama yapabilecekler miydi? Cevap veremiyordu kadın. Kaçıp gitmek çözüm değildi. En ufak tartışmalarında ben senin için neler yaptım gibi saçma diyaloglardan korktuklarından kaçamıyorlardı. Belki de 6 yıl onlar için çok kısa bir zamandı.
Adam da aynı şeyleri düşünüyordu ama az önceki soğuk tavrıyla bunları dile getiremezdi. Son sözünü söylemişti. Kadına döndü. Son kez nefesini hissederek kesik soluk almaktan kurumuş dudaklarını öptü.
Öpücük kadına kararını verdirmişti. Bundan mahrum kalamazdı ama ailesini de hiçe sayamazdı. Elbet affedeceklerdi. Biliyordu. İnanıyordu. İnanmak istiyordu. Durdu. Derin bir nefes aldı. Nefesi verirken sözcükler dökülüverdi ağzından:
-Ne tamam ne de devam. Gidiyoruz.
Biliyordu adam kadınının doğru yanıtı vereceğini. Ayağa kalktı elini uzattı ‘hadi’ dedi ve bilinmeze doğru yollarına çıktılar.
Bu yazıya 3 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre