Bir günün anısına her gün bu yaşadıklarım. Tek bir günün anısına..
Tüm yalnızlıklarım o günden kalma, tüm hatırlarım o günlerin eskiliğinden tozlanmış. Nedenini biliyorum ama bilmemezlikten geliyorum. Böylece onu bilinmez yapıyorum. Çünkü onu bilidiğim her an kendimi unutuyorum ve ısrarla bütün bilinmezliklerime değerler veriyorum kalın kaplı kara kahve defterimde. Nasıl olduğunun farkında bile değilim artık. İşte tam da bu farkındalık farklı yapıyor beni ondan. Aynı dünya ama ayrı bir şehir gibi farklıyken düşüncelerim onunla aynı sokak hatta küçük mavi bir eve varıyor ısrarla...
Pamuk kadar beyazdan yapılmış bir bulut var kapısında sanki içeri girince gökkuşağının o yedi rengine misafir olacakmışım gibi ıslatıyor dışarıda beni yağmur. Gök oldukça gürültülüyken rüzgar da ona eşlik ediyor durmadan alıp götürmek için herşeyimi, herşeyimizi. Alabildiği ne? Gözümün önünden o. Ondan geriye kalan ne? İçimin ona ait olan en içi. Canım etmişken, can bilmişken, olmayışını bile sırf onlu diye sevmişken pek de başarılı olduğunu sanmıyorum. Rüzgar hala savuradursun alıp alıp başka, çok başka şehirlere. Aynı dünyada yer alıyoruz ya o bana yeter nasıl olsa.
Gözlerim çok dolar oldu bu aralar bakmıyorum öyle kendime soğuktan böyle, çok soğuktan. İndirmiyorum ki perdelerimi herkes gibi. Ne kadar da karanlık olursa olsun gökyüzü bekliyorum aydınlanmasını inatla belki de fazla merakla. Yıldızları sormuyorum bile hepsi kaydı diğer şehirlere, hepsinde aynı diklerimi diledim gelmedi hiçbiri tekrar geri. Bilmiyorum niye. Ben hiçbir şey bilmiyorum dışarıya ait benliğimle. Ben bir beni biliyorum içimde saklı kaldı iyice konuşuyoruz arada sırda kimse bilmezce. Bu yoruyor beni, taşıyamıyorum artık, kim bilir belki de taşımaktan bıkmışlığım vardır o da bırakır gider beni sadece...
Yazıyorum vakitli vakitsizce rahatsız ediyorken en temizinden sayfaları hayatın acımasız rengine bulanmış kalemimle bahane ediyorum onu yine, sanırım alışkanlık edindim bu halimi kendime. İşin kötüsü ise vazgeçmek istemememde her ne kadar vakit o geçse de. Sahi aklıma gelmişken yaşıyor muyum ben? Yaşatıyor muyum benliğimi? Eğer ölüysem kimler gömdü beni? Yine bir bilinmezliğe itiyorum, hapsediyorum kendimi.Özgür olmak istiyorum kendimin beni bile olmayı daha henüz becerememişken, şüphelerimde hala o nedirlere yer tutarken herkesi o ediyorum iyice. Biterken bitiriyorum sözlerimde. Sözlerim benim ellerimde, ellerim yorgun düştü tutunacak bir çift elle dört el olup sevilemeyince. Yarın yine yazarım diyorum kendi kendime oturup başlıyorum yarını beklemeye..
Bu, bugünkü son yazım gelmesi dileklerim ile değil, dualarım ile...
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre