Büyüklerimiz bize hep nasihat eder, öğüt verir. Çünkü ya tecrübe edinmişlerdir yada onlarda eskilerinden dinlemişlerdir. Bende bugün siz yazar arkadaşlarım ve kardeşlerime, çok sevdiğim bir büyüğümden dinlediğim bir hikayeyi paylaşacağım.
Padişah 2. Abdülhamit'in bir paşası varmış, ama bu paşa öylesine kibirli öylesine burnu havada imişki, Abdülhamit'in canına tak etmiş. Ders vermek için çağırtmış paşasını yanına, ve demişki;
-Paşa bana öyle birşey getirki, mutlu insanı mutsuz,mutsuz insanı mutlu etsin.
Tabi paşa hiç düşünmeden kabul etmiş. Ve padişah ona iki gün mühlet vermiş. Paşa düşmüş yollara, aramış taramış hiçbiryerde padişahın istediği şeyi bulamamış. İki gün su gibi geçmiş. Paşa şehir meydanında padişahın huzuruna nasıl çıkacağını düşünürken esnafın birisi paşanın halini görmüş ve sormuş;
-Hayrola paşam? Bir sıkıntın vardır belliki.
Paşa herzamanki haliyle esnafı küçümsemiş ve şöyle cevap vermiş;
-Sen çarşı esnafı benim bulamadığımımı bulacaksın!
demiş ve haliyle biraz öfkelenmiş. Esnaf gayet istifini bozmadan cevap vermiş;
-Hele sen söyle paşam, her derdin çaresi bulunur, kimisi bağdatta kimisi arafta.
Bunun üstüne paşa biraz şaşırır, başından geçenleri esnafa anlatır. Esnaf döner paşaya derki;
-Bundan kolay ne var paşam
der ve tezgahtan bir yüzük kapıp içine birkaç kelam yazar. Paşa şaşkın bi halde yüzüğün içindekileri okur ve bir o kadar daha şaşırır. Sevinç ve afallamayı aynı anda tadan paşa koşar Abdülhamit'e. Ve huzurunda yüzüğü verir. Abdülhamit yüzüğü alır ve içindeki yazıyı okur, şöyle yazmaktadır;
Bu da gelir, bu da geçer...
Mutluluk geçiçi, hüzün geçiçi. Sıkıntı geçiçi, huzur geçiçi. Hayat ve dünyada geçici. Siz siz olun kardeşlerim, içinde bulunduğunuz anı değerlendirin, ve bu öğüdü verebildiğiniz kadar çok kişiye verin. Bi nebzede olsa sevap edersiniz...
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre