Hayal Kırıklığı Satan Adam

Adımları adeta yankılanıyordu. Siyah, simsiyah bir odanın içinde çıkış kapısına yönelen genç sporcu elindeki basketbol topunu her adımında biraz daha sıkıyordu sanki... Bir kıza göre oldukça cesaretliydi, güzel ve cesur... Sarıya dönük kumral saçları her adımında beliyle birlikte uyum içerisinde titriyordu. Orman yeşili gözleri hayata, şuan olduğu gibi asla korkak bakmazdı. O acılarını iki elinin arasına, bir potanın deliğine ve küçük bir topa sığdırmıştı. Hayaldi, bu yapan o değil hayalleriydi. Sonra mı? Her zamanki gibi, hayaller hüsran...

Bir ışık belirdi uzaktan. Adımlarını hızlandırdı ve vardı çıkış kapısına. Kulaklarına dolan tek şey hıçkırık sesleriydi. Korkmadı, adım attı. Siyah beyaz bir semtti bu. Her yer efkar kokuyordu... Acı kırıntıları vardı yerlerde. Sanki bütün acılar bir kişinin omzuna yüklenmişti de, o kişi taşıyamayıp yere dökmüştü birazını... "Yorgunum." dedi, "Yorma beni hayat..." Birkaç saniye sonra hemen karşısındaki duvar yıkıldı ve karşısında bir basketbol sahası. Umduğu gibi, sahanın dibine çökmüş hıçkırarak ağlayan bir kız... Onu da bu hale getirenin hayaller olduğunu düşünüyordu fakatt değildi. Onu bu hale getiren hayal kırıklıklarıydı... 

Sahanın biraz ilerisinde bir adam gördü, arkası dönük. Önünde bir el arabası, bir de tezgah. Bakmak istedi bu adama. Rengarenk giyinmiş olması ilgisini çekmişti. Siyah beyaz bir semtin içinde rengarenk bir adam... Adımlarını o yöne çeviridi ve rengarenk adamın yanına ulaştı. Güler yüzlü ve oldukça neşeli bir adama benziyordu. Tam tanışmak için konuşacaktı ki genç kız, el arabasının üstündeki yazı gözüne ilişti. "HAYAL KIRIKLIĞI DÜKKANI!" Elindeki silahı kıza doğru yöneltti adam. "Sana hediyem olsun." diyerek iki el ateş etti. Silahtan kurşun değil de papatya çıkıyordu. Canı fazlasıyla yakan iki papatya... Genç kız yarasına baktı, siyahtı akan kanı. Topu düştü ellerinden. Bu duyduğu son sesti...

Ağlayarak uyandı genç kız rüyasından. Doktorun bu sabah söylediklerini mırıldanıyordu; "BASKETBOLU BIRAKMALISIN, SEN BİR HASTASIN..." İşte o zaman hatırladı, hayatın gördüğü kabustan daha da acımasız olduğunu...