Dünya çocuklara güzel kardeşim... Dünyayı en güzel onlar seviyor, en güzel onlar koruyor. Eskiden dünyayı çocuklar yönetmeli diye düşünürdüm hep. Şimdi bırakın onlara dünyayı vermeyi, doğru düzgün bir dünya bile bırakmıyoruz. Mutsuz muyuz? Farkında bile değiliz ki mutsuz olalım...Havayı kirletiyoruz, suyu kirletiyoruz, toprağı kirletiyoruz... Biz onların geleceğini, hatta hayallerini kirletiyoruz. Düşünsenize, sizin içtiğiniz o iğrenç sigaralar yüzünden bir çocuk nefes problemi çekiyor ve hayalindeki sporcu karakterini silip atmak zorunda kalıyor. Sizin yere attığınız o izmaritler sadece dünyayı değil, bir çocuğun hayatını da kirletiyor! Peki şimdi mutlu musunuz?
Hiç unutmama, bir gün ailece pikniğe gitmiştik. Kuzenim Aysima astım hastası olduğu için yaşıtları gibi koşup oynayamıyordu. O da benim gibi küçücük yaşta kısıtlamıştı kendini. 7 yaşında bir çocuk o, sizler yüzünden doğru dürüst nefes alamıyor! O da benim gibi bir basketbolcu olmak istiyor ama nefesi izin vermiyor ona da. Ben bilirim o acıyı... Hayal kırıklıkları keskindir, fazlla derinden keser, fazlasıyla acıtır canı...
İşte o küçük kız geldi yanıma, oturduğum ağacın dibine çötü o da. Dalmıştı gözlerim sahaya, fark etmedim geldiğini. "Abla" diyen ince sesi aldı beni geçmişin kollarından. "Efendim" dedim yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip. Üzülmüşe benziyordu, gözleri yerde dolaşıyor sanki bir şey arıyordu. Kafasını kaldırdı ve dolu gözleriyle "Geçen sefer pikniğe geldiğimizde burda bir papatya dikiliydi. Konuşmuştuk onunla, benim papatyam olmuştu. Hatta beni bekliyeceğine söz vermişti. Ama bugün yerinde yok." dedi peltek sesiyle... Ne diyeceğimi bilemedim sanki bir an... Bir şeyler söylemem gerektiğini hatırladığım zaman "Senin gibi küçük bir kız üşümesin diye almıştır onu ablacığım. O da senin kadar seviyordur papatyanı, merak etme tamam mı?" Değişti yüz ifadesi, anlayamadım, çözemedim... Sanki bir çocuğun duyguları bizimkinden daha derindi... Sonra atıldı boynuma sarıldı. Kalktı ayağa ve tam koşacakken durdu, yavaş yavaş yürümeye başladı. Kim istemezdim ki nisan ayının ılık bir gecesinde koşa koşa oyun oynamayı, hangi çocuk istemez ki...
Yok etmeye devam etmeyin dünyayı, bir papatyanın çok büyük anlamlar taşıdığını unutmayın. Benim için koşmanızı istiyorum, doyasıya, dizleriniz ağrıyana kadar, bağcıklarınız sökülene kadar koşun... BENİM EN BÜYÜK HAYALİM, EN BÜYÜK UKTEM BU...
Bu yazıya 6 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre