30 Nisan saat 07.00 de çıkılacaktı yola. Mine akşamdan hazırlığını yapmış heyacanla bekliyordu sabahı. Sabah 6 gibi Tarık evinden alacaktı onu. Farkındaydı Mine içindeki bu heyecanın sadece İstanbul'u görecek olmasından değildi. Saat baya ilerlemişti ama uyku da tutmuyordu. Hayallere daldı Mine ne zaman gözünü kapatsa Tarık geliyordu aklına .. Neydi bunun sebebi yoksa hazırlıksız tutulacağı bir yaz yağmuru mu? Bir anlam veremedi bu duruma.
Sabah olmuş Tarık almaya gelmişti Mineyi. Otobüsün kalkacağı yere gitmeden önce sıcak birer çorba içelim deyip girdiler esnaf lokantasına. Mine baktı ki Tarık ta onun gibi hem düşünceli hem çekingen. Sıcak çorbalarını içerken sohbet gitgide koyulaşmış otobüs vakti gelmişti. Otobüsün olduğu yere gittiler. Mine herkesi tanıyordu. Tarık la da arkadaşlarını tanıştırdı. Hemen kaynaşmıştı Tarık sıcak kanlıydı. 11 saat süren yolculuktan sonra İstanbul a gelmişlerdi herkes acıkmış ve yorulmuştu. Otele eşyaları bırakıp tüm grup yemeğe oradan gezmeye gidilecekti. Yemekler yenmiş biraz da olsa dinlenmisti herkes. O gece bir organizasyona katılıp otele geri dönülmüştü. Ertesi gün çok yeri gezip yorulacaklardı zaten. İkisi de birbirini bu gezide tanıyorlardı belki de ..
Ertesi gün sabah erkenden İstanbulu gezmeye başladılar. Kalabalık şehirdi vesselam. Mine sevemedi bir türlü buranın telaşeli hallerini. Burası ancak böyle gezerken güzel yaşanılmaz burada diyordu. Tarık tam bir İstanbul sevdalısı çıkmasın mı. Her neyse Gülhane Parkına doğru yol aldı grup. Mine mis gibi kestane kokuyor derken köşe başında kestane pişiren amcayı gören Tarık hemen ona nar gibi kızarmış kestanelerden aldı. Çok sevdi Mine bu davranışı ama belli etmedi Tarık 'a . Neyse ki gelmişlerdi parka herkes çimlere uzanmış sohbet ediyorlardı. Fotoğraf çekmek istedi Mine Tarık ta geldi yanına güzel olmuştu bu tablo.. O gün de akşama kadar dolaşmışlar ve artık dönüş hazırlığına başlanmıştı.
Dönüş yoluna çıkıldı. Herkes o kadar çok yorulmuştu ki otobüsten çıt çıkmıyor çoğu uyuyordu. Mine de uykuya yenik düşmüştü. Ne zaman büyüdü bilmiyordu ama elini biri tutuyordu uyandığında. Heyecandan belli etmedi uyandığını. Elini sımsıkı tutan sıcacık bir el ve hayalleri vardı göz kapaklarında.
Olabilir miydi ? Yoksa bu İstanbul denilen koca şehirde mi aşık olup geri dönüyordu? Neden olmasındı. Tarığı yeterince tanımış kanı kaynamıştı ona. Ama o ne düşünüyordu bilmiyordu.
19 gün sonra... 19 Mayıs 2015 Tarık tüm cesaretini toplayıp gitti Mine ye . Var mısın biz olmaya dedi. Gördün mü sen şu işi yeni bir hayat elde ettim İstanbul da. İçinde sen olan. Söylesene nasıl sevmem artık bu şehri. Otobüste tuttuğunda elimi çok heyecanlanmıştım şimdi daha da heyecanlandım deyip hic bırakmayacakmış gibi tuttu tarığın elini...
Seneler oldu hiç ayrılmadı o eller .
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre