1.GİRİŞ
Merhaba Algos , konuşmayalı uzun zaman oldu , duygularımı
sadece sana aktarabileceğimi düşündüm ebedi dostum . Bilirim ki beni en iyi
anlayacak olan ve yine pek değerli öğütler verip beni sevindireceğinden hiç şüphem yok.
Duraktayım , otobüs beklemekte .Yanımda , aynı durağın
çatısı altında birlikte kendimizi koruduğumuz yaklaşık 15 kişiyle otobüsün
gelmesini bekliyorum . Yanımdaki kadın karşı kaldırımda dengesini kaybedip yere
düşen adama kahkaha atarcasına gülüyor .Ne güzel gülüyor . Bomboş gülüyor .
İşte sade bir vatandaşın dünya üzerindeki herhangi bir yerde bu şekilde yere düşmesi ne
kadar da mutlu etti onu . Keşke şu kadın kadar mutlu olabilseydim diyorum
kendime . Otobüs geliyor şimdi . Yavaş yavaş , sapsarı geliyor otobüs .Durağın
önünde durdu . Biletini makinaya okutuyorum ve evet ! locam boş benim . Otobüsün ani
hareketinden dolayı yavaş ve savrukçana
adımlarla sol arka koltuğa doğru yürümeye çalışıyorum ve son bir hamleyle direklerinden birine
tutunarak kendimi koltuğa atıyorum .Etrafıma göz gezdiriyorum koltuğunun ayak
mesafesi diğerlerine göre daha geniş .Kafamı cama yaslıyorum , yolun
engebesinden kafam seri şekilde cama vuruyor . Düsünceye
dalıyorum . Günlük olaylar geliyor aklıma . Kuzenim kolunu kaybetti geçtiğimiz
günlerde .Makineye kaptırmış kolunu . Aynısının benim başıma geldiğini
düşünüyorum . Tek kollada idare edebilirdim herhalde .Dünya üzerindeki varlığımın
saçma olduğunu düşünen biri olarak parça parça varlığımın azalması iyi bir
fikir olsa gerek . Ama biraz acı verici
olurdu sanırım . Açıkçası ben acısız yolu tercih ederdim .
. Otobüse kapısına çeviriyorum yüzümü , yeni binen yolculara bakıyorum . Bir
alışkanlık olsa gerek , kim sonradan binse şu otobüse , pis , havasız otobüs
koridoru podyuma dönüşüyor sanki . Bende seyircilerin bi parçasıyım . ‘’evet
iki numaralı yolcu harika bir biniş yaptı ve hiç sendelemeden yürüdü , haydi
hep beraber alkışlayalım ‘’ .Bu andan sonra otomatik yargı mekanizması devreye
giriyor .Kimi bir güzel yüzü , kimi çirkin pasaklı giysileri , kimisi saçma bir
saç kesimini , delici bakışlarıyla sindirmeye çalışıyor . Güzel ,kirli ,saçma
,bakın ne güzel yargıladım bende .Ama o kadar umrumda değil ki .
Otobüs durağa yaklaşmak üzere . Ayaklanıyorum oturduğum
yerden . Ayakkabılarıma ve paçalarıma bulaşmış
çamurlu karlar . Bana da sefilce bakıyor yüce otobüs halkı.İndim .Ellerim
paltomun cebinde yavaş adımlarla yürüyorum eve doğru . Her şey aynı. Ben
aynıyım . Sokaklar aynı . Lambalar aynı . Sokağın köşesindeki serseri takımı
aynı , Dün gece bira aldığım marketteki
kasiyerin ‘’ İyi akşamlar Ender Bey ‘’ deyişi , deyişindeki tonlama ,
sokağın diğer köşesinde sıvaları dökülmeye yüz tutmuş ev , ahşap bir kulübe içinde
bahis oynayan gençler , öğlene doğru evimin kapısına bırakılmış ve akşamüstüne
doğru belediye işçilerinin sokakları temizlemesi sırasında ıslatılmış olan
gazetem ,site otoparkının bozuk kapısı , asansörün yanmayan ışıkları , evimin
kilidini açarken anahtarların çıkardığı ses …
her şey aynı .Ne yapıyoruz burda diyorum kendime ne yapıyoruz , ne
yaptık , ne yapacağız .
Nihayet evdeyim .Marketten aldığım biraları dolaba
yerleştirdim .İçlerinden birisini alıp salona gittim . Oturdum koltuğuma ,
kafamı geriye yaslayıp kendimi bir ileri bir geri itiyorum . Günün en sevdiğim
anı , birazdan karanlıkta çöker , değmeyin keyfime . Bu arada fazla büyük değil evim .Bir tane oda bir salon , mutfak , tuvalet
işte .Salonda kendi yaptığım sallanan sandalyem (kendim yaptım diyorum bana
sadece parçalarını verdi ibneler ) . 4 koca günümü aldı bu sandalye yani beni epey
yordu şimdi yorma sırası bende sadece buna oturacağım önümüzdeki bir ay .Birde
uyumak için 3 kişilik koltuğum var .
Diğer oda çalışma odası . Çalışma odasının karşılıklı iki duvarı koyu
lacivert ve üzerinde iki kalın beyaz çizgi var .Ve takdir edersin ki diğer
duvar yani kapının karşısındaki duvar boydan boya kitaplık . Bir raf boydan
boya senin mektuplarınla dolu Algos .Rafların siyah rengi sanki tüm duvarı
sadece belirli çizgiler halinde boyanmış gösteriyor gibi .Haa bu arada
geçenlerden yanlışla çingene pazarına girdim.Yüzde doksan çalıntı olduğunu
düşündüğüm harika bir antika çalışma
masası aldım . 30 lira verdim . Niyeyse son günlerden sevindiğim tek şey bu . Odaya
iyi bir hava katıyordu bu masa . Sol ve sağ yanında alt alta 3 çekmece var. En
üstteki çekmeceler birbirine yatay bir çekmeceyle bağlı. Sol taraftaki çekmecelere abur cubur doldurdum.
Sağ taraftakinde ise işle ilgili evrakların yanı sıra okuduğum kitaplardan
beğendiğim pasajları yazdığım defterler bulunuyor . Ve işin en güzel yanı odada
çalışma lambasından başka ışık yok . Ne keyifliyim bir bilsen .
Dördüncü şişeye başlıyorum. Sözgelimi perdelerin üzerindeki halkaların eşsiz dansı
başlıyor karşımda . Ve pencereden içeriye giren kuru bir rüzgar usulca sessizce
fısıldıyor kulağıma . ‘’ Geleneksel kafa bulma günümüzün bin yirmi sekizincisine
hoşgeldiniz . Bugün ki onur konuğumuz diğer bin yirmi yedisinde olduğu gibi
Ender ‘’. İşte halkaların eşsiz dansı , Degas’ın dansçı kızlarını görüyorum
sanki .Sakince dönüyorlar etrafımda .Sandalyem erimeye başladı . Evet ,evet
eriyor , deliriyor muyum ben , ama inanmayacaksınız hoşuma gidiyor bu . Kolumun
altındaki kolçak eridi bile . Yer çekimine meydan okuyorlar şu anda . Ve evet ,
kollarımı sarmaya başladı bu akışkan tahta sıvı , kollarımı oynatamıyorum artık
ama olsun ayaklarım var diyorum kendime fakat dansçılardan biri ayaklarımın
üzerine oturmuş kalakaldım koltukta
ayağa kalkamıyorum .Ne yapsam belirsizim . Degas , üçlü koltuğuma uzanmış
benden kalan yarım birayı yudumluyor . İçimde kızgınlık ve çoşku var .Bu Degas
denen adam nasıl girdi evime bilmiyorum ve buda yetmezmiş gibi koltuğumda
yatıyor . Evime gelen sayılı yabancılardan biri oldu kendisi . Defol git burdan
diyesim geliyor . Ve bişey hatırladım . Ben hayrandım bu adama demek ki coşku
bu sebeple varoldu içimde .Bu coşku sebebiyle susuyorum .Oda susuyor belki de
oda kızgın olduğu için susuyor , yani Ben yaklaşık yüz yıldır mezardayım bu
salak beni neden buraya getirdi ki diye soruyor olamaz mı kendine . İçine
atıyor dışardan bişey söyleyemiyor belli .
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre