Bir söz duymuştum bundan yıllar önce."Engeller seni durdurmamalı. Koşarken bir duvara denk gelirsen nasıl etrafından dolaşacağını değil, nasıl üstünden tırmanacağını düşünmelisin." Basketbola ilk başladığım yıllar duyduğum bu söz asıl şuan çok canımı yakıyor. Basketbol benim kalbimde her geçen gün biraz daha yüceliyor fakat hasretim bu spora. Sporu bırakın, koşmaya bile hasretim. Bundan yıllar önce "En büyük hayalin ne?" diye sorsaydılar aklımda tek bir cevap belirmezdi ama şuan en büyük hayalim doyasıya koşmak. Bağcıklarım açılana kadar, dizlerim tutamayacak duruma gelene kadar, ayaklarım ağrıyana kadar koşmak istiyorum. Düşmeyi göze alıyorum. Düşmekten korksaydım koşmak hayalini kurmazdım... Evet, itiraf etmeliyim galiba... Ben nefes darlığı çeken bir kızım. 13 yıllık ömrümün yarısı basketbol hayaliydi fakat bir gün bir doktor bütün hayallerimi çaldı elimden... Bu yıkıntımı sadece iki kelimeye sığdırması, canımı en çok yakan oldu... 2 yıldır çektiğim bu hastalık için hiçbir zaman Allah'a isyan etmedim. Sadece hayata fazlasıyla kırıldım. Bunu kabullenmek zordu. Ben üzüldükçe ailem de üzülüyordu. Bunu yapmaya hakkım olmadığını anladım. İyiye gidiyormuş hastalığım. Belki de doktorum yalan söylüyordum ama bu umrumda değil... Ben doktoruma güveniyorum. O yalan, gerçeklerden daha gerçek benim için.Hastalığımla barışık değilim. Barışamıyorum çünkü benim en büyük hayal kırıklığım o oldu. Bu büyük hayal kırıklığı çok zarar verdi bana. Keskindi, fazlasıyla keskin...
"Neden?" diye sordum çoğu zaman kendime. "Neden basketbolcu olmayı bu kadar çok istiyorum? Neden bir mimar, doktor, hakim veya savcı değil hayallerim?" Cevabı da verdim kendime, evet ben bir mimar olup sizin için güzel yerleşim alanları yapabilirdim, bir doktor olup insanları kurtarabilirdim, hakim veya savcı olup adaleti sağlayabilirdim ama bunlarla birlikte mutlu olamazdım. Benim hayalim basketbol yıldızı olmaktı ve hala da öyle... Bu hayalim için hiçbir zaman vazgeçmedim. Çünkü istiyordum, bir basketbolcu olmak istiyordum. Pes etmedim. Bazen ağladım, saatlerce tek başıma çalıştım, üzüzldüm ve en önemlisi çok da yoruldum. Devam ettim. Çünkü başarının zaman alacağını biliyordum. Fakat bir gün bütün bu emeklerimin bir anda mahvolaşacağını bilmiyordum... Aslında bilseydim de çabalardım. Bilseydim de vazgeçmezdim. Ben basketbol için herkesi karşıma aldım. Ne yaşayacağımı bilmek beni durdurmazdı. Zaten ben basketbola bütün her şeyimi vermeye razıydım, razıyım. İyileşeceğim ve hayallerimi yaşamaya kaldığım yerden devam edicem. En azından hala bir hedefim var ve bu hedefimi de bırakmayacağım. İyileşeceğim, koşacağım ve sizin için bir basket atıcağım. Bir de pes edenler için bir basket atacağım, pes etmemeleri gerektiğini anlatacağım. Basketbolu herkes için yaşayacağım. Yine basketbol için her şeyi göze alıcağım. Herkese basketbolun bir bağımlılık olduğunu ve kolay bir şekilde vazgeçilmeyeceğini göstereceğim. Bir gün basketbol oynayıp sizin için huzur bulacağım. Takımıma devam edip bir basketbolcu olacağım. Bunu isteyerek yapacağım. Basketbol bir hapishaneydi, ben ise ellerini kendisi kelepçeleyen bir mahkum...
İşte benim de içimde kalan uktem bu. İnanıyorum ki bir gün tekrar basketbola döneceğim ve o günden sonra hiçbir zaman bırakmayacağım. BİR BASKETBOLCUNUN YÜREĞİNİ ASLA HAFİFE ALMAYIN...
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre