....bedenleri seven ruhları kıran bir adam olmuştum uyandığımdan beri..yada hiç uyanmayacağım en kabus dolu rüyalarıma başladığımdan beri..aslında olmayan gerçeklerimle hiç görmediğim ve göremeyeceğim kabuslarımın arasında en saçma çabamı gerçekleştirmek adına sürekli hangi boyutta ve kim olduğumu bulmak için sonucuna ulaşamayacağımı bile bile koşuşturup duruyordum korkmaktan bile korkmadığımdan beri..yüzme bilmeyip de parmaklarının ucunda dikildiğinde anca boğulmadan zar zor nefes alabilen birinin suların durulmasını, dalgaların tükenmesini beklemesi gibi hayatımın dinginleşmesini bekledim ama ne o beklentilerime cevap verdi ne de ben onu sakinleştireyim diye yaptığım her hamlede onu değil kendimi uyuşturduğumu anlayamadım..saçma bir korkusuzluk muydu bende ki yoksa saçma olan anlamsızlıklar arasında boğulan beynim miydi ruhumu kaybedeli daha saatler olmuşken?saatler mi derken zaman kavramını bile yitirdiğimi anlıyorum aslında ve yalan söylüyorum kendime kaybettiklerimin acısını içimde sıcak tutmak için ne kadar çok önceler beni bırakıp gitmiş olsalar da unutamıyorum tüm beni ben yapan ve hor kullanıldıkları için kırılan oyuncaklarımı..kırdıklarımı...hayatın bana sürekli yeni verdikleriyle anlık mutluluklar bulmam kaderimin bana kurduğu tuzak mı diye düşünürken bir yandan da bilinçsiz bir kurgulamanın böyle büyük hain bir planı küçücük bir adam için geliştirmesinin gereksiz olduğuna kendimi inandırmam ara sıra huzurlu olmama yetiyordu..gene de ben ilk ihtimale karşı anlık zevklerin cennetinden çıkmalıydım ve gerçeğin ama aslında bana göre hiçbir zaman olmayan bu karanlık gerçeğin içinde kendime yetinmeyi bilen bir karakter bulmalıydım..bu beni uyutan yada ayık tutan ki hala çözemediğimden sistemin gerçeğini arada kalmışlığımın nedeni olsa gerek ve bana başka bir boyutta sunduğu mükemmel lezzetlerle kısa kısa da olsa beni mutlu kılan yaşam mı yoksa bence çatlak seslerin artık aramıza katıl dediği ve yıllarca kendilerine yadırgayarak baktığım yalancı ışık oyunlarıyla renklendirilmiş dünyada ki hiç bilmediğim kalıplaşmış yaşamlarla beraber bir yaşam mı sorusunu nerdeyse ömür denen zaman diliminin ortasına gelmişken hala kendime soruyorum..belki de çok soruyorum kendime böyle olguları ve cevapsız kalışlarıma anlam katmak için anlamsız, bulanık, halüsinasyon dolu zamanlar geçiriyorum kendimi bile unutmak adına..ama hep hatırlıyorum hem de her uyandığım da daha canımı yakan bir sesle bir dokunuşla belki bir adını henüz koyamadığım bir duyguyla..aslında adını koymak için belki daha çok bakmam lazım o duygunun tadına ama beni gene çoklarının anlamayacağını biliyorum..zaten anlaşılmak nedeniyle hiçbir davranışım yokken hayata ve hayatın yalancı topluluklarına karşı sırf hissettiklerimi gerçek dışı olanlarda bilsin diye bu acıyı yaşayamam sürekli..bencil olarak tanınan birisi için sevmediği hayatlara kendini anlatmak nedeniyle acı çekmek çok anlamsız olsa gerek..çekilecekse bir anlık mutluluk için bir acı, önce içine çekilecek sonra acısı çekilecek ama her şey sadece kendin için çekilecek ve ne oyuncaklarım kalacak kırık dökük etrafımda beni üzen, ne bilmediğim göremediğim karanlığa beni çağıran çatlak sesler gelecek kulağıma, ne zamanın anlamı kalacak ne de çektiklerimin yan etkileri bedenimde ruhumda yarattığı..zaten sınırlı sayıdaki duyu organlarım ile elde edebildiklerimin bana yetmediği anlarda keşke ilahi bir güç yaratılanların hepsine adaletsizlik yaparcasına bana ayrı bir ilgi gösterseydi ve benim kendi gücümle hayatıma yapabileceklerime gerek bırakmasaydı..bu bir suçlama değil kesinlikle ve sadece kocaman bir keşkeden ibaret cümle..en azından anlaşıldığımı düşünüp kendimce günah çıkarttığım güzel bir anı yaşıyorum ve kısacık bir mutluluk adına kulağıma güzel bir şeyler gelmesi için hiçbir şey çekmeden,
hiçbir acının adını koymadan kendimce taparcasına sevdiğim notalardan cenneti yapan o melodileri açıyorum...beni bu kadar mutlu hatta huzurlu kıldığı için bu şekilde nitelendiriyor olsam gerek duyduklarımı..dinlediklerimi...cennetimin notalarını....
Cennetimin Notaları
YASAL UYARI
Cennetimin Notaları başlıklı yazı Coşkun Ever tarafından 28 Ekim 2017 Cumartesi, 03:29 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre