Daha altı idi yaşı, doğmuştu kardeşi ve kucak açtı haset ve sevgiye.O resim çizmez karalardı defterini.Üzülmesin diye annesi çevirmişti evi sergiye.Yaşıtları futbol oynar bisiklet sürerdi dışarıda.O bahçenin bile çıkamazdı önüne,esirgerdi babası dışarıdan.Başlamıştı ilkokula,omuzların da kendinden ağır bir çanta.Çalışır derslerine çabalardı ama en çok gözleriydi hantal.Cesaretli çocuktu ilkokuldayken vardı çünkü arkasın da abisi.Bir ayakkabısı vardı ki sormayın gitsin,hem spor hem de gökyüzü mavisi.Çok rahattı yürürken.O neşeli tavırları okul boyunca eşlik ederdi yüzüne.Bir zaman sonra taşındılar çocukluğundan.Yeni evi neşesini alıp boyamıştı rengini hüzüne.Başlamıştı dördüncü sınıfa,küçüktü boyu bir turşu kavanozu gibi.O, Türkçe'den ilk düşük aldığı gün görmüştü dibi.Sonra sustu bir daha hiç konuşmamak üzere.Matematik üstüne gelir ağlatırdı hep,inadına çalışmaz küfrederdi düzene.Böyle gitti yıllarca...Bir zaman sonra başlamıştı liseye.Onun hali tavrı Akdeniz gibi engindi,fakat ruhu dönmüştü Rizeye.Zayıf geliyordu yine dersleri gelmişti ilk dönem 9 adet zayıfla.Böyle böyle bitirmişti kendini. Dostları arkadaşları hep bir ağızdan ayıplar.Bir kızı sevmişti fakat gösteremiyordu sevgisini.Dayanamamış ayrılmıştı kızcağız.Bizimki çok eksik etmişti ilgisini. Güç bela geçti lisenin birinci yılını.O yine susuyor,konuşmuyor kıpırdatmıyordu kılını.Güzel gidiyordu lisenin ikinci yılı fakat şüphelenmişti kötü şeyler olacağından.Valla çocuk falandı ama hissetmişti o zaman hayattan kopacağından.Kavga edip eşiğine gelmişlerdi ayrılmanın annesiyle babası.O bağırarak getirmişti kendine anne babasını çünkü ikisini de bir arada tutmaktı çabası.Tuttu da zaten o hep alırdı istediğini.Fakat umudunu bir kenara savurup atmıştı,almayınca babası hiçbir istediğini.Gitmezdi okula ve kalmıştı sınıfta kırk beş gün okuldan kaçıp.Onu hiçbir kız kabul etmezdi çünkü dağınıktı üstü ve yağlıydı saçı.Silkelendi ve düzeldi.Uzun bir müddet sonra yaşamaya sarfediyordu.Suratı ölüm gibi sessizdi...fakat kırılgandı içten içe ve bu durum hayatını mahvediyordu.İyice alışmıştı umutsuzluğa yalnızlığa ve tek başına olmaya.Bir kız değiştirecekti seyrini ve sebep olacaktı gözlerine dolmaya.Yeşil gözlü bir ahuydu,keskin bir şekilde baktı ve süzmüştü avını.Bizim ki çocuklar gibi bağlanmıştı...Bir emriyle paramparça edebilirdi karşı köyün dağını.Bir gün ansızın çağırdı yanına ve böyle söyledi suratına '' Artık bitti,böyle olsun istemezdim,kusura bakma.''Bende söylendim içten içe ''suçun yok ki senin benim kusurum,haktan.'' Sarılmıştı son kez ve hıçkırarak ağladı. Çürütmüştü adeta '' Erkekler ağlamaz '' tezini.O gece ölmek için uyuyordu her gün ama yaşam belirten sabahlar yakıyordu genzini.Delik deşiktir kalbi,çünkü daima insan kibrinin atış poligonun da.Onun ruhu bedeniyle beraber kayboldu.Belki bir gün rastlarsınız okul koridorunda.
Meczup Ve Öyküsü
YASAL UYARI
Meczup Ve Öyküsü başlıklı yazı Abdullah Bildiri tarafından 29 Aralık 2017 Cuma, 08:56 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu, kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir. İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre