Anıları, acıları,
kahrettiğin anları
şaha kalkarak yükseliyorum.
Bir gece ansızın yokluğunu sürerken ayakaltlarında ve değiştim…
Geçen her saniye, her dakika bir böceğe dönüşüverdim ve yine ayakaltlarında insanların sızıp kaldım. Artık kendi ayak izlerime bile yabancı bir böceğim. Hayatımın ekseni, ters yönlerde senden taraf yani.
Bir gün nara atıyorum gökyüzüne . Hey! Ben bir böceğim. Üstelik gün boyu aylak aylak gezerim. Sevmediğim kadınları keser, mikroskobik bir canlı gibi görünmezim.
Bir gün uçuyorum tabii gökyüzüne. Derken kanatlarıma çarptı kendini bilmez bir ejderha. Ateş püskürtüverdi savurarak yüzüme.Kızarmış ördeğe döndüm. Yeryüzüne düştüm, bir de baktım kanatlarım yok. Artık silik bir sürüngene dönüşmüştüm.Yeraltında yaşamanın mantıklı bir fikir olduğuna karar verdim. Burada insanlarla kalınır mı?Yürüyen ateşli silahları var,ayaklarında ve ellerinde kılıçları var.Gülümseyerek tutar ellerimizi kan bulaşır o ellere .Kendileri saçma ve anlamsız diplomatik gülümsemeleri.Biraz keşfe çıkayım :
Aşağı meyhanelere inince benim gibi sonradan böcek olanlarla karşılaştım.Deli gibi içiyorlar çılgınlar gibi kitap okuyorlar.Bıyıkları uzun,şapkalı, filozof böcek, bana şöyle söyledi :Bu ülkede herkes evli .Günde 8 saat kitap okur ve aşık olmadığımız kadınlarla evleniriz. Filozof olmak bunu icap ettirir(!)
Sorun şu ki burada gerçekten gülümsüyorlardı. Gökyüzündeki ejderhaya selamlar! Selamlar can alıcı böcekler, selamlar ihtiyar filozof, masayı şekillendir.Şerefine;aldatılmışlığın,kayboluşlarımın,ürkek kalışlarımın, gençliğimin şerefine . Artık ben de günde 8 saat kitap okuyacağım .
Uyandığımda etrafımda dizili böcekler. Ben neden hala kendimi insan gibi hissediyorum.Üstelik diplomatik gülümsüyorum.Sızıp kalmışım buralarda İhtiyar filozof ortada yok. Soracaklarım duygularım gibi yarım. Yıldızlar artık parlamıyor ümitsiz solukta.
Korkulu gecen yıllar oturmuş masa başına. Başka başka benler yeraltını seyrediyorum. Rengarenk böcekten arkadaşlarım var. Deli gibi anlamsızca yaşıyorlar. Bir insan kadar aşağı mı?
Elimi vuruyorum masaya. Toplanıp başıma hikayemi dinliyorlar. Ben de artık onlardanım. Kırmızı şaraplar içip, kitaplar okuyup gezineceğim aylak aylak .
Tutkularım hüzünlerim ve ümitlerim vardı. Cesaretli ve atılgandım. Şimdi korkak bir böceğe dönüştüm; yokluğunun altındaki ezilmek marifetim.
Ayakaltları insanların kalabalık. Birbirini ezmekten başka gayilesi olmayan canlılar. Ben bunun neresindeyim? Ayakkabı numaralarından mı tanımalı, resmedişlerinden mi anlamalı insanlık derecesini ?
Kalıp kalıp ayakkabı diziyorlar önüme.Her numaradan ve yaştan ayakkabı.İnsanların kullanmadığı yüzleri yeraltlarına atılmış. Kimi eski yırtık, kimi parlak ve rugan. Taptaze fırlatılmış insanlar, ayakkabıya dönüşüvermiş. İyi mi ettiler acaba? Yeraltında insan olmak zor iş yeryüzünde ise insanca yaşamak. Öyleyse ne olmalı? Bir ejderha olmalı, yakarak her tarafı. Bir sinek olmalı, mikrop yaymalı, gün boyu mide bulandırarak.Yılan olmalı, tehlikeli ve öldürücü bir yılan .Karga olmalı, sabahları rahatsız bir şekilde volta atmalı gökyüzünde. Sesiyle yırtmalı kulakları gak gak gak diye…
Elimi vuruyorum masaya selamlar ejderha selamlar ihtiyar filozof!Yine yalnızlığımla gezinmişiz yanlış ayakaltlarında .Kimsecikler yok ortada .Sessizliğin çanı kulaklarımda.Ayakkabılarım rugan ,siyah ve kederli .
Filozof ihtiyara soracaklarım var : Bir gece ansızın neden değiştim !
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre