Değişmek, sahip olduğun yaşamdan, elinde bulundurduğun imkanlardan vazgeçmek ya da onları yenilemek olarak adlandırılabilir. İnsan neden değişmek ister ya da neden istemez. Değişim hangi konular ya da hangi alanlarda başvurmamız gereken bir olgudur.
Girişte söz ettiğim gibi sahip olduğu yaşamdan memnun olmayanlar, elindeki imkânlardan sıkılanlar değişimi arayan yaralılardır. Peki, bu kelime onlara istediğini veriyor mu? Tabii ki hayır. Ben her zaman şunu söylerim “söylemek kadar basit değildir yaşamak”. Ama kulağa hoş gelen ve düşünmeyi tetikleyen kelimeler insanı harekete geçirebiliyor. Değişimde onlardan bir tanesi.
İnsan yaşamından neden memnun olmaz diyecek olsam o kadar çok neden bulabiliriz ki, en iyisi insan neden hayatını şekillendirmek ister diye soralım.
Eşiyle, ailesiyle, arkadaşlarıyla, iş hayatıyla ya da öğrencilik hayatıyla ilgili yolunda gitmeyen bir şeyler olmalıdır. Peki, nedir bunlar? İletişim yetersizliği, zaman ayırmama, planlı olmama, arzularına sahip olamama, yalnız olma gibi nedenler sıralanabilir. Örneklere yönelirsek;
Bir genç için gündüzleri televizyon seyredip, internete girip, oyunlar oynamak gibi varsayımlar başlangıçta güzel görünseler de belli bir zamandan sonra bıkkınlık verebiliyor. Aynı şeyleri izlemekten ya da aynı oyunları oynamaktan sıkılıyorsunuz. Bakın burada bile değişim arıyorsunuz, yani pasif bir hayat sürerken o hayat içinde bir takım şeylerin değişmesini arzuluyorsunuz. Yeni filmler, diziler ya da oyunlar. Peki, bu pasif yaşamdaki eylemlerden sıkılan bir insan, pasif yaşamaktan sıkılmaz mı? Yeni günü başka bir meşgale ile geçirmek, onun hayatına değişiklik, tat katmaz mı? Bu çağda hangimiz yeniliğe açık değiliz ki. Benim, elleri buruş buruş olmuş, sakalı torununa oyuncak olmuş dedelerim bile çağa adapte olmaya koyulmuşken.
Evli bir bayan düşünün, ev hanımı. Hayatına pencereden şöyle bir bakın. Sonra neler yapmasını isterdiniz o bayanın, bu dünyaya bir kez gelmişken. Düşünün, her sabah erken kalkıp çocuklarını okula gönderiyor, onlara kahvaltısını hazırlıyor, eşini uğurluyor. Sofrayı toplayıp etrafı süpürüyor. Bulaşıkları yıkıyor haftada bir iki kez çamaşırları makineden çıkarıp balkona asmaya gidiyor. Akşam yemeği, bulaşığı derken bide televizyon engeli çıkıveriyor. Tüm gün beş altı eylemle son bulurken aslında bunu aylardır, yıllardır yapıyor. Çok ekstra bir hayatı yok yani.
Bakıyorsunuz dimi o pencereye, bir de dünyaya bakın. Yapılabilecek o kadar çok şey var ki, bir güne sığabilecek onca eylem var ki, nasıl da faydasız geçiyor diye üzülebileceğimiz.
İnsanlar hep aynı günlüğü yaşamaktan sıkılıyor. Eğer bir günlük tutacak olsanız dünün tekrarı demek sizin için bir avantaj olmalıdır. İnsanlar bu pasifikliği üzerlerinden atmak için bilerek ya da bilmeyerek uğraşlar veriyorlar. Kimi kadınlar kocalarından hafta sonu için piknik sözü almaya çalışırken kimileri de arkadaşlarıyla farklı şeyler yapma planları kuruyor.
Değişmek, bireyin sadece yaşantısını ele almamalıdır. Onun tüm özelliklerinden faydalanabilmelidir. “Her gün takım elbise ile işe gidiyor olmanız sizin hafta sonu da kravat olmadan oturabileceğiniz anlamına gelmiyor. Bunun eşofmanı var, türlü türlü pantolonları var. Kısa donlar, kısa kollular var. Bunları denemek alışık olmadığınız vaziyetler olabilir. Yetiştiğiniz toplum da bunları görememiş olabilirsiniz ama bu toplumun sizi dışlayacağı anlamına gelmez. Siz, işte nasıl dışarı da nasıl dolaşacağınızı yaşadığınız bölge-semt adına bilebilirsiniz. Sonuçta İskoçlar gibi etek giyin demiyoruz.” Burada söylemek istediklerimiz basit bir yapı olsa da bunu tüm çoluk çocuk, genç, olgun, yaşlı ihtiyar, kadın erkek uygulayabilir.
Daha bitmedi. Oyun oynadığınız parkı, işe giderken kullandığınız yolu, bulaşık yıkarken ki sıranızı, çay demlerken ki düşüncenizi, ayakkabı alırken ki seçiminizi, hastaneye ziyarete giderken ki taşıt seçiminizi, dondurma alırken ki seçeneklerinizi, odanızın boyasını, bardağınızın şeklini, duvar kâğıdınızın farklılığını, müzik dinletinizde ki farklılığı, yazarken ki yazı stilinizi, yatarken sağa değil de sola dönük uyumayı, gömleğinizin düğmesi iliklerken ortadan başlamayı bunun gibi birçok şeyi uygulayabilirsiniz.
Bunları kesin yapın demiyoruz sadece bir kez deneyin. Hayatınızda gerçekten farklılıklar olacaktır. Ben genelde hep siyah spor ayakkabı alırdım. Hep siyah hep siyah içim karardı. Bir önceki ayakkabı alışımda farklı bir renk ya da model alacağımı kararlaştırmıştım. İkisini de değiştirerek beyaz ve değişik bir model ayakkabı aldım. O zamanlarda beyaz ayakkabı moda sayılır. Hem topluma ayak uydurduğumu düşündüm hem de kendi açımdan farklı bir şey yaptım. Belki de bütün gün ayakkabılara baktım acaba beyaz yakışıyor mu diye. Güzel seçim yapınca yakışıyormuş tabi. En son ayakkabı alışımda ise kahverengi üzerine turuncu çizgili bir ayakkabı aldım. Babamlar şaşırdı biraz, o renkler ne öyle gibisinden ama bir şey demediler. Alan razı satan razı ne desin adam. Ben giymeyi göze almışım bir kere. Ha diyeceksiniz ki o renkler çok dikkat çekici bir renk değil. Evet, haklısınız ama ben alırken bunu öyle düşünmemiştim hele bir de ilk alıyorsam bunu, benim için yeni bir sezondur bu. Sonraları alıştım çok farklı bir seçim yapmamışım toplum için. Yani hem topluma aykırı düşmedim hem de kendi adıma bir değişiklik daha yaptım. Kim bilir bir sonraki ayakkabılarım daha renkli olabilir.
Bu sadece benim başımdan geçen gerçek bir örnek. Sizlerinde buna benzer bir sürü hayat diliminiz olmuştur. Değişmek gerektiğinin sizin için belki bir sıfatı olmayabilir, hayatınızdan memnunsanız ama herkes aynı denge de yaşamadığına göre bazılarının bunlara ihtiyacı var. Kimse yok demesin var…
Bu yazıya 2 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre